BİZDEN VE BİZİM OLANLARDAN NEDEN RAHATSIZIZ?
Bizden olan bizim olan derken ırkçılıktan bahsetmiyorum
Bizden olan bizim olan derken ırkçılıktan bahsetmiyorum. Bu topraklara ait olandan söz ediyorum. Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Abaza, Ermeni… Türk ya da Türk olmayan değil! Müslüman ya da müslüman olmayan değil!
Geçmişimizde bize ait olan ama artık kullanmadığımız, bilmediğimiz, unuttuğumuz neyimiz varsa şimdilerde bunları istemek suç gibi algılanıyor bazı kesimlerde. Türkçe'yi arap alfabesi ile yazmak, külliye kelimesini kullanmak, İbn-i Sina'dan bahsetmek…
Ülkenin ileri gelen tarihçileri, edebiyatçıları Cumhurbaşkanı'mızın Osmanlıca ile ilgili önerisini zaten yıllardır söylüyorlar. Sadece Recep Tayyip ERDOĞAN dile getirdi diye mi karşı çıkılıyor? Yoksa Osmanlı'dan mı rahatsızlar? Bence Osmanlı ruhu bu tiplerden rahatsızdır. 600 yıl dünyaya hükmeden bu büyük medeniyeti hortlayacak bir ölü gibi görmek çok zavdigerıca. Osmanlıca öğrenmenin tek faydasının mezar taşı okumak olduğunu sananlar herhalde suyun da sadece susuzluğu giderdiğini sanıyorlar. Dilimiz ve yaşantımız gitgide bozuluyor. Dilinden, inancından ve tarihinden uzak tutulan her toplum elbette benliğini kaybedecektir.
Newton, Arşimet, Hipokrat gibi isimlerle derslerde, kitaplarda veya belgesellerde mutlaka herkes karşılaşmıştır. Evet Dünya bilimine büyük katkıları olan bu gibi isimlerin tanınması gereklidir. Ama bunlara verilen değer bu topraklara ait bilim insanlarından ne diye esirgeniyor. Mimar Sinan, Hezarfen Ahmed Çelebi, Ali Kuşçu, Evliya Çelebi, İbn-i Sina, Harezmi…
Verdiği eserleri ile kendine hayran bıraktıran Koca Sinan'ın nasıl bir mühendislik bilgisi ve yeteneğine sahip olduğunu bilmek gerekir. Yaptığı ince hesaplar, düşündüğü uç noktalar, yüzyıllar sonrasını kestirebilmesi çok ilgi çekici. Bunların detayını biz öğrenmiyoruz ki dünyaya anlatalım. Onlara kabul ettirelim Anadolu, Filistin, Bağdat, Şam, Buhara, Semerkant aslında neler yetiştirmiş neler…
Bizler kendi değerlerimizi bilmiyoruz ki dünyaya tanıtabilelim. 'Bilimin babası budur. Tıbbın kurucusu şudur.' Tamam o kişiler olsun. Lakin insan düşünüyor da bu kadar tesadüf olmaz. Her şeyi bulanlar ve kuranlar hep aynı topluma ait. Sanki dünya tarihi onlarla başlamış ve onlarla devam etmiş. Bir çok alanda olduğu gibi kendi reklamımızı yapmada da geri planda kalıyoruz. İbn-i Sina'nın kitapları yüzyıllarca Avrupa'da temel kaynak olarak kullanılmış. Kaç kişi bu basit bilgiyi biliyor? Kendi tarihimizi Avrupa'nın bizim kütüphanelerimizden alıp kendi dilleri ile yazdıkları eserlerden öğrenmeye çalışıyoruz. Ne acı!
Bize ait olan şeyler benliğimizi ön plana çıkaran bizi biz yapan değerlerdir. Bunların ehemmiyetinin farkına varıp sahiplenirsek o vakit avucumuzun içinde saklı duran işlenmemiş elmasın değerini katlamış oluruz. Bu bilinçle yaşayıp neslimizi geleceğimizi de buna göre şekillendirirsek benliğimize özümüze işte o vakit sahiplik etmiş oluruz. Senin olanı iyi sunmak her zaman önemlidir. Sunarken başarılıysan herkesçe taklit edilirsin favori olursun. Batının yaptığı tam da budur, elindeki sıradanı sunuş biçimidir popülerliğini artıran. Bize ait olan mutfağımızdan çıkmış buram buram Anadolu kokan baklavanın, kahvenin sarmanın lokumun dünya tarafından Yunanlara ait olduğunun sanılması bizim sahiplenmeyişimizdendir.
Ama bizler de son yıllarda bunun farkına vardık. Birilerini taklit ederek, kendi geçmişimizden utanıyormuş gibi onlardan kalan her şeyi terk ederek dünyada var olamayız. Bizim olan, bizden olan her şey ancak bizi dünyada büyük güç haline getirir. Çünkü asıl değerler tam da bizim olanda saklıdır, bizi anlatanda. Süslü salon çiçekleri yanında Anadolu çiçeklerini tanıyan bir nesil ile varılabilir Türk gerçeğinin farkına. Aksi halde elinde kendisinden daha akıllı olmaya başlayan bir telefonla bir nesil daha kaybolur. Uygulanmak istenen bu proje de başarıya ulaşmış olur.
Geçmişimizde bize ait olan ama artık kullanmadığımız, bilmediğimiz, unuttuğumuz neyimiz varsa şimdilerde bunları istemek suç gibi algılanıyor bazı kesimlerde. Türkçe'yi arap alfabesi ile yazmak, külliye kelimesini kullanmak, İbn-i Sina'dan bahsetmek…
Ülkenin ileri gelen tarihçileri, edebiyatçıları Cumhurbaşkanı'mızın Osmanlıca ile ilgili önerisini zaten yıllardır söylüyorlar. Sadece Recep Tayyip ERDOĞAN dile getirdi diye mi karşı çıkılıyor? Yoksa Osmanlı'dan mı rahatsızlar? Bence Osmanlı ruhu bu tiplerden rahatsızdır. 600 yıl dünyaya hükmeden bu büyük medeniyeti hortlayacak bir ölü gibi görmek çok zavdigerıca. Osmanlıca öğrenmenin tek faydasının mezar taşı okumak olduğunu sananlar herhalde suyun da sadece susuzluğu giderdiğini sanıyorlar. Dilimiz ve yaşantımız gitgide bozuluyor. Dilinden, inancından ve tarihinden uzak tutulan her toplum elbette benliğini kaybedecektir.
Newton, Arşimet, Hipokrat gibi isimlerle derslerde, kitaplarda veya belgesellerde mutlaka herkes karşılaşmıştır. Evet Dünya bilimine büyük katkıları olan bu gibi isimlerin tanınması gereklidir. Ama bunlara verilen değer bu topraklara ait bilim insanlarından ne diye esirgeniyor. Mimar Sinan, Hezarfen Ahmed Çelebi, Ali Kuşçu, Evliya Çelebi, İbn-i Sina, Harezmi…
Verdiği eserleri ile kendine hayran bıraktıran Koca Sinan'ın nasıl bir mühendislik bilgisi ve yeteneğine sahip olduğunu bilmek gerekir. Yaptığı ince hesaplar, düşündüğü uç noktalar, yüzyıllar sonrasını kestirebilmesi çok ilgi çekici. Bunların detayını biz öğrenmiyoruz ki dünyaya anlatalım. Onlara kabul ettirelim Anadolu, Filistin, Bağdat, Şam, Buhara, Semerkant aslında neler yetiştirmiş neler…
Bizler kendi değerlerimizi bilmiyoruz ki dünyaya tanıtabilelim. 'Bilimin babası budur. Tıbbın kurucusu şudur.' Tamam o kişiler olsun. Lakin insan düşünüyor da bu kadar tesadüf olmaz. Her şeyi bulanlar ve kuranlar hep aynı topluma ait. Sanki dünya tarihi onlarla başlamış ve onlarla devam etmiş. Bir çok alanda olduğu gibi kendi reklamımızı yapmada da geri planda kalıyoruz. İbn-i Sina'nın kitapları yüzyıllarca Avrupa'da temel kaynak olarak kullanılmış. Kaç kişi bu basit bilgiyi biliyor? Kendi tarihimizi Avrupa'nın bizim kütüphanelerimizden alıp kendi dilleri ile yazdıkları eserlerden öğrenmeye çalışıyoruz. Ne acı!
Bize ait olan şeyler benliğimizi ön plana çıkaran bizi biz yapan değerlerdir. Bunların ehemmiyetinin farkına varıp sahiplenirsek o vakit avucumuzun içinde saklı duran işlenmemiş elmasın değerini katlamış oluruz. Bu bilinçle yaşayıp neslimizi geleceğimizi de buna göre şekillendirirsek benliğimize özümüze işte o vakit sahiplik etmiş oluruz. Senin olanı iyi sunmak her zaman önemlidir. Sunarken başarılıysan herkesçe taklit edilirsin favori olursun. Batının yaptığı tam da budur, elindeki sıradanı sunuş biçimidir popülerliğini artıran. Bize ait olan mutfağımızdan çıkmış buram buram Anadolu kokan baklavanın, kahvenin sarmanın lokumun dünya tarafından Yunanlara ait olduğunun sanılması bizim sahiplenmeyişimizdendir.
Ama bizler de son yıllarda bunun farkına vardık. Birilerini taklit ederek, kendi geçmişimizden utanıyormuş gibi onlardan kalan her şeyi terk ederek dünyada var olamayız. Bizim olan, bizden olan her şey ancak bizi dünyada büyük güç haline getirir. Çünkü asıl değerler tam da bizim olanda saklıdır, bizi anlatanda. Süslü salon çiçekleri yanında Anadolu çiçeklerini tanıyan bir nesil ile varılabilir Türk gerçeğinin farkına. Aksi halde elinde kendisinden daha akıllı olmaya başlayan bir telefonla bir nesil daha kaybolur. Uygulanmak istenen bu proje de başarıya ulaşmış olur.