BİR ŞAİR BİR ŞİİR
Bu köşemizde zaman zaman şiir ve şairlerimize yer vereceğimizi belirtmiştik
Bu köşemizde zaman zaman şiir ve şairlerimize yer vereceğimizi belirtmiştik. Anadolu insan profilinde duygu ağırlığı önceliklidir. Şair ve şiirlerin çok farklı yeri vardır.
Bu günkü yazımızda Şair Tevfik Fikret'ten kısaca bahsedeceğiz.
1867-1915 yılları arasında yaşayan şair; Edebiyat-ı Cedide topluluğunun lideridir. Eğitimci ve yayıncı olan şair; fikirleriyle başta Mustafa Kemal olmak üzere; birçok aydını etkilemiştir.
Tevfik Fikret bir müddet memuriyette bulunarak daha sonra istifa etmiş, adına tahakkuk erden maaşı, hak etmediği gerekçesiyle reddederek, göçmenler komisyonuna bağışta bulunmuştur.
***
Türk, Altay ve Oğuz geleneğinde bir yağma merasimi vardı, bu merasime Kençlüyü dendiği gibi Han-ı Yağma da denirdi. Kençlüyü , genç kökünden türetilmiş, gençleşmek, yenilenmek anlamında, zengin kişi veya ağanın kendi malını kendi eliyle talan ettirmesinden ibaretti.
Armağan ekonomisi ile ilgili bir gelenekti bu.
Bu geleneğe nazire yaparak, beytülmal boyutunu; 1912 yılında şairimiz bakın nasıl şiirleştirmiş. Nur içinde uyusun.
***
HAN-I YAĞMA
Bu sofracık, efendiler - ki iltikaama muntazır
Huzurunuzda titriyor - bu milletin hayatıdır;
Bu milletin ki mustarip, bu milletin ki muhtazır!
Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?
Bu nadi-i niam, bakın kudumunuzla müftehir!
Bu hakkıdır gazanızın, evet, o hak da elde bir...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say
Haseb, neseb, şeref, oyun, düğün, konak, saray,
Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay;
Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı yok zarar
Gurur-ı ihtişamı var, sürur-ı intikaamı var.
Bu sofra iltifatınızdan işte ab u tab umar.
Sizin bu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Verir zavdigerı memleket, verir ne varsa, malını
Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini
Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini.
Hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bu günkü yazımızda Şair Tevfik Fikret'ten kısaca bahsedeceğiz.
1867-1915 yılları arasında yaşayan şair; Edebiyat-ı Cedide topluluğunun lideridir. Eğitimci ve yayıncı olan şair; fikirleriyle başta Mustafa Kemal olmak üzere; birçok aydını etkilemiştir.
Tevfik Fikret bir müddet memuriyette bulunarak daha sonra istifa etmiş, adına tahakkuk erden maaşı, hak etmediği gerekçesiyle reddederek, göçmenler komisyonuna bağışta bulunmuştur.
***
Türk, Altay ve Oğuz geleneğinde bir yağma merasimi vardı, bu merasime Kençlüyü dendiği gibi Han-ı Yağma da denirdi. Kençlüyü , genç kökünden türetilmiş, gençleşmek, yenilenmek anlamında, zengin kişi veya ağanın kendi malını kendi eliyle talan ettirmesinden ibaretti.
Armağan ekonomisi ile ilgili bir gelenekti bu.
Bu geleneğe nazire yaparak, beytülmal boyutunu; 1912 yılında şairimiz bakın nasıl şiirleştirmiş. Nur içinde uyusun.
***
HAN-I YAĞMA
Bu sofracık, efendiler - ki iltikaama muntazır
Huzurunuzda titriyor - bu milletin hayatıdır;
Bu milletin ki mustarip, bu milletin ki muhtazır!
Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?
Bu nadi-i niam, bakın kudumunuzla müftehir!
Bu hakkıdır gazanızın, evet, o hak da elde bir...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say
Haseb, neseb, şeref, oyun, düğün, konak, saray,
Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay;
Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı yok zarar
Gurur-ı ihtişamı var, sürur-ı intikaamı var.
Bu sofra iltifatınızdan işte ab u tab umar.
Sizin bu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Verir zavdigerı memleket, verir ne varsa, malını
Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini
Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini.
Hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!