AK PARTİ-FETÖ İLİŞKİSİ ÜZERİNE(3)

İktidarının ilk yıllarını meşruiyet sorunuyla ve muktedir olabilme mücadelesiyle geçiren AK Parti 2007 yılına Cumhurbaşkanlığı Seçimi kriziyle girdi

AK PARTİ-FETÖ İLİŞKİSİ ÜZERİNE(3)
TAKİP ET Google News ile Takip Et

İktidarının ilk yıllarını meşruiyet sorunuyla ve muktedir olabilme mücadelesiyle geçiren AK Parti 2007 yılına Cumhurbaşkanlığı Seçimi kriziyle girdi.

 

   İyice alevlenen laiklik ve rejim tartışmaları Cumhurbaşkanlığı Seçimi ile zirve noktasına ulaşmıştı. Eşi başörtülü birinin Cumhurbaşkanı olma ihtimali askeri ve sivil, statükocu çevreleri çılgına çeviriyordu. Ardı ardına demeçler veriliyordu. Eğer eşi başörtülü biri köşke çıkarsa rejim tehlike altında demekti. Ülke kaosa sürüklenirdi. Bu nedenle tertiplenen Cumhuriyet Mitingleri 2007 yılının önemli olaylarındandı. Bu mitinglere statükonun tüm unsurları tam kadro katılarak adeta AK Parti’ye meydan okuyorlardı. Koca koca profesörler ‘ordu göreve’ pankartlarıyla bu mitinglerde boy gösteriyorlardı. Yine 27 Nisan 2007’de Genelkurmay, internet sitesinden bir bildiri yayınlayarak hükümete adeta bir ültimatom vererek ayağını denk al diyordu. Tarihe e-muhtıra olarak geçen bu olayda hükümet oldukça dirayetli bir duruşla Asker’e durması gerektiği yeri hatırlatmış ve bildiriyi yok hükmünde saymıştır. Yıl 2007 olmasına rağmen asker hala siyasete yön vermeye çalışıyordu. Tüm bu unsurlarla mücadele ederken AK Parti ile iyi geçinen cemaat, arada malı götürerek kadrolaşmaya ve iktidarın mecbur kaldığı dostluğundan (AK Parti - Cemaat ilişkisi) faydalanarak devleti ele geçirme amacı doğrultusunda çalışmalarına devam ediyordu. Askeri vesayetle baş etmeye çalışan AK Parti cemaatin kucağına itilmişti adeta. Gizli emelleri doğrultusunda 40 yıldır çalışan FETÖ yapılanması bu fırsatı çok iyi değerlendiriyordu. 2010’daki anayasa referandumuna kadar kadrolaşan FETÖ, 2010 referandumu sonrası yargıdaki kadrolaşmasını da tamamlayıp artık harekete geçmişti. 2012 yılındaki Mit krizi ile ortaya çıkan bu fiili durum o günden sonra geri dönülmez bir hal almıştı. Mit müsteşarını tutuklamaya çalışan FETÖ, operasyonlarını en tepeye kadar götürecekti. Dershanelerin kapatılması kriziyle iyice ortaya çıkan çatışma giderek sertleşiyordu. Hükümetin geri adım atmaması ve kararlı davranması üzerine 17-25 Aralık’ta yolsuzluk soruşturmaları kılıfında darbe girişimine teşebbüs ettiler. Mit tırlarını durdurarak Türkiye’yi uluslar arası kamuoyu önünde zor durumda bırakmaya çalıştılar. O dönemde şantaj ve montaj kasetleri ile gündemi bayağı meşgul ettiler. CHP’nin de desteği ile 17-25 Aralık’ta iktidarı düşürmek istediler. Fakat zamanla gördük ki olay bir yolsuzluk soruşturması değil, düpedüz seçilmiş iktidara bir darbeydi. Eski Türkiye kalıntıları CHP’li ve Laikçi-Kemalist kesim bu operasyonları öyle bir sahiplendiler ki FETÖ’den çok sesleri çıkıyordu. Çünkü amaçları aynıydı: AK Parti gitsin.

  

   Şimdilerde AK Parti’yi cemaat ile işbirliği yapmakla suçlayan çevreler o dönemde Ak Parti’nin gitmesi için orduyu göreve çağırıyorlardı. Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarını tamamen kumpas olarak gören ve bu davalardan yargılananların tamamını aklamaya çalışanlar yakın siyasi tarihi hiç iyi okuyamamışlar demek ki. 2008 yılında AK Parti’ye kapatma davası açıldı bu ülkede. Askerin verdiği brifinglere koşarak giden bir yargı vardı bu ülkede. Sahi bu ülkede hiç darbe olmamışmıydı? 27 Mayıs 1960, 12 mart 1971, 12 eylül 1980, 28 şubat 1997 ve en son 27 nisan 2007 de yaşananlar da neydi acaba?

 

   Darbe tehlikesi geçti hala geçti diyemeyiz. Ülkemiz büyümeye ve emperyalistlere kafa tutmaya devam ettiği sürece de darbe tehlikesi geçmeyecek. Bunu bazen içerdeki hainler aracılığıyla deneyecekler, bazen terör yoluyla, bazen ekonomik kriz yaratma çabalarıyla. Ama asla başarılı olamayacaklar. Çünkü bu aziz millet artık UYANDI…