Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Sanatın Yedi Rengiyle Elazığ    

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Tarihimizde her şehrimiz, “marka değerleriyle…” tanımlanır
Harput’la ilk akla,  “kültür ve sanat…” gelmektedir.
Tarihi seyrini günümüze kadar taşımıştır.
Beyazit Kütüphanesi’ne uğrayınız, şunu göreceksiniz;
“150’nin üzerinde Harput’lu bilim adamlarının eserleri…”
Bir söz vardır,  “sanatı ilim merkezi besler…”
Harput/ Elazığ’da,  “yedi renk sanat ve ilim içiçedir!”
Harput’ta,  “Divan Edebiyatı oldukça gelişmiştir!”
Bu bir, ‘elit kültürdür’
Aynı zaman da, Divan Edebiyatının önemli şahsiyetleri,
“Fuzuli, Nedim, Nevres, Baki…” şairlerin eserleri Harput’ta bestelenmiştir!
Bunu bizler nasıl yorumlayabiliriz?
Harput,  “Kafkasları ve Balkanları birbirlerine buluşturan; Ses, Söz ve Muhabbet Şehrimiz…”
Harput’un son 150 yılına şöyle bir yolculuk yapalım;
Hacı Hayri (1876), Müderris Kemaleddin (1866-1936), 
Harputlu Rahmi (1802-1884), Mehmet Nuri Gençosmanoğlu (1897), 
Ömer Naimi Efendi, Abdulhamit Hazmi, Abdullatif Lütfi, 
İbrahim Lebip, İshak Hoca, Sungurzade Hacı Kerim Efendi, 
Rıfat Dede (1807-1869), Saçlı Hoca, Osman Remzi, Haydar Bey…”
Bu isimleri daha da uzatabiliriz…
150 yılın getirdiği o muhteşem gelenek ve yaşayan kültür,
“Sanat, Edebiyat ve Musikimiz…”
Harput/ Elazığ’da o kadar çok edebi şahsiyet var ki?
Bunlardan sadece birkaç isme yer vereceğiz…
19. yy’ın Harput’unu bütün yönleriyle 4 ciltlik eserde toplayan,
“İshak Sunguroğlu…” bir vakıf insan tavrıyla karşımıza çıkar!
Eski Turizm ve Kültür Bakanlarından,  ‘gazeteci-eğitimci ve yazar’
Nurettin Ardıçoğlu; ‘Harput Tarihi’ ve “Balak Gazi” eserleriyle bilinir
Elazığ’da bir döneme işaret eden, ‘folklor araştırmacısı’ Fikret Memişoğlu;
‘Harput Ahengi’ ‘Harput Divanı’ ‘Harput Halk Bilgisi’  eserlerin sahibi…
Ahmet Kabaklı,  “Türkiye’nin 40 yıl boyunca sağduyulu nefesi…”
Kabaklı,  ‘irfan meclisinin başında…’ onlarca eser kazandırıyorlar!
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu,  “Destanların Efendisi…”
Fethi Gemuhluoğlu,  “Türkiye’nin Muhtarı…” olarak bilinir
Bu vefalı dosta; İstanbul Basını,  “Fethi Ağabey…” diyecektir.
Şemsettin Ünlü,  “Harput’un Romanını…” kaleme alacaktır.
Bir eğitim kahramanı, “Sıdıka Avar’ın; Dağ Çiçekleri…” eseri…
Cemalettin Emiroğlu’nun,  “Gülzar-ı Samini…” çalışmaları
Sanatımızın  ‘yedi rengi…’ dedik
Bir Rölyef Sanatçısı, “Harun Taşdemir…”
Hattat, ‘Nihat Oğuz…’ Ressam, ‘Selami Gedik…’
Doğal Taşları Kullanarak Resim Yapan, ‘Bünyamin Cumurcu…’
Grafik Sanatçısı, ‘Tamer Kavuran…’
Heykeltıraş,  ‘Nurettin Orhan…’ Bestekâr,  ‘Doğan Sever…’
Fotoğraf Sanatında,  “Şedele Ailesi…”
Bir asra yaklaşan Gazete, “Turan ve Ailesi…”
Musikimizde,  “Sekratlı Ali Bey ve Konağı…”
O kanağın yetiştirdiği,  “Enver-Paşa Demirbağ Kardeşler…”
Bilim Dünyamızda; “Prof. Dr. Bahaeddin Ögel,  Prof. Fevziye, Abdullah Tansel,
Prof. Reşat İzbırak…”
İsimlerini Türkiye’nin yakından bildiği, “Esat Kabaklı, Mustafa Keser, 
Fatih Kısaparmak, Celal Özer, Erkan Oğur, Bülent Serttaş, Ömer Danış…”
Günümüzde de, “Harput/ Elazığ denildiğinde; sanat ve edebiyat camiası…”
“Musiki ve Şiir Dünyamızın…” müstesna isimleri…
Kendilerine merhabalar, diyoruz!
Gönül Dünyamıza yöneldiğimizde; 
“Şeyh Ali Septi-Mahmut Samini ve İmam Hazretleri…”
Harput ikliminde diğer isimler;
Ankuzu Baba, Arap Baba, Beşik Baba, Beyzade Efendi, 
Fatih Ahmet Baba, Ahi Musa, Hacı Muharrem Hilmi Efendi, 
Hacı Tevfik Efendi, İmam Efendi, Mahmut Samini, Murat Baba, 
Ömer Hüdayi Baba, Ömer Naimi Efendi,  Seyit Ahmet Çapakçuri,
Ve daha niceleri
Elazığ,  “kültür ve sanatımızın aydınlık şehri…”
Elazığ, Farabi’nin tarifine uyum sağlayan; “Erdemli Şehrimizdir”
“Şehir ve kültür algısını…” tanımlamıştır!
Ve her eser ‘gökteki yıldızlar misali…’
Işık olup akıyor, gönüllere!/  Kutsi ve tatlı bir esinti…
“Mekânlar ve Şahsiyetler…”
Bir dörtlüğümüzde şöyle diyoruz;
“Cihanda, can olmalı/ Can’a, Canan olmalı
Aşk’tan gayri n’ola ki;/ Hak yolunda olmalı”
Bekir Sıtkı Erdoğan ise Harput için,
“Harput musikisi beni söyler; Benim duygularıma tercüman olur,
Benim acılarımı, benim özlemlerimi dile getirir.”
Sadece bir, “Yemen türküsü…” bile, bu coğrafyanın kendi, ‘iç romanıdır’
Ondaki ses, sadece Harput’u değil; Coğrafyayı derinden etkilemiştir!
Harput bu bağlamda, 
Tarihin, Kültürün, Sanatın; “cazibe merkezidir”
Harput’ta, şehir kültürünün mirasına baktığımızda;
“Hanlar, Hamamlar, Köprüler, Camiler, Çeşmeler,
Sebiller, Mescitler, Kervanlar, Kervansaraylar,
Bedestenler, Çarşılar, Saat Kuleleri…”
Her birinde,  ‘doğallık sırrına…’ ulaşabilirsiniz

Her biri, ‘efsane şahsiyetler…’
Onlar bu coğrafyanın, “Manevi bekçileri…”
Şehitler, Sıddıklar, Sadıklar;
Âlimler, Arifler, Evliyalar silsilesi…
Kırgız yazar Cengiz Aytmatov ne diyorlar;
“Ben inanıyorum ki, geleceğin büyükleri; Sizlerin arasından çıkacaktır.
Aranızdan çok büyük bilim adamları çıkacak!
İnşallah uzaya sizler hâkim olacaksınız.
İnanıyorum ki, bu saydıklarım Harput’tan-Elazığ’dan çıkacaktır.”
Bu ifadeler, ‘yalın ifadeler…’ değil!
Bu şehre, sadece ‘methi sena da…’ değil!
Bu ifadeler, tarihi okumak; tarihi tefekkür etmek;
Dün ile bugün arasında, ‘rabıta…’ kurmaktır!
İran’dan Elazığ’a şiir akşamları için gelen Tebrizli Şair,
“Harput, Asya’nın gül bahçesidir…” diyor!
Burada işaret edilen nedir?
Harput’un, “manevi ikliminin…” zenginliğidir!
“Sanatın Yedi Rengiyle, Elazığ Coğrafyamın Huzur Şehri”
O güveni, ‘yüksek bir moralle…’ takviye etmeliyiz. 

Yazarın Diğer Yazıları