Taha Yusuf SARIGÜL

SAHTE OLAN TARİKAT LİDERİ Mİ YOKSA BİZİM İMANIMIZ MI?

Taha Yusuf SARIGÜL

Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman aleyhisselama gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler.

Hazreti Süleyman aleyhisselam dervişi hemen huzuruna çağırtır ve sorar;

“Bu kuş senden şikâyetçi, neden kanadını kırdın?”

Derviş kendini savunur;

“Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı.

Bende bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı.”

Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve der ki; “Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun?”

Kuş kendini savunur.

“Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah’tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım.”

Hz. Süleyman aleyhisselam bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini ister.

“Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın” diye emreder. Kuş o anda;

“Efendim, sakın öyle bir şey yaptırmayın” diyerek öne atılır.

“Neden” diye sorar Hz. Süleyman.

Kuş sebebini şöyle açıklar;

“Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar…

Siz en iyisi mi, bunun üzerindeki derviş hırkasını çıkartın. Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın.”

   Yeryüzündeki en teklikeli varlık nedir diye sorsalar kimsenin aklına 'insan' demek gelmez ilk etapta. Ama biraz düşünen herkes şüphesiz bu soruya 'insan' cevabını verecektir. İnsan beşer bir varlıktır. Hata yapmaya meyyaldir. Dünyadaki bu kadar kötülüğün, haksızlığın, zulmün, savaşların, katliamların müsebbibi hep insandır. İnsan insana zarar vermekle kalmaz. Hem doğaya hem de hayvanlara zarar veren de yine insandır.

   Kuran’da 60'dan fazla ayette insandan ve onun özelliklerinden söz edilmektedir. Bu ayetlerde insan, "en şerefli varlık, ilahi emaneti yüklenen ve Allah'ın halifesi gibi" sıfatlarla övülürken, diğer taraftan "aceleci, zayıf, kıskanç, nankör, riyakar, başa kakan, tartışmacı, cimri, kibirli, kaba, azgın, hasetçi, zalim, cahil ve aşağıların aşağısı" gibi sıfatlarla da yerilmektedir.

   Toplumsal olarak insanların yaptıkları hatalara karşı geliştirdiğimiz bazı refleksler vardır. Bu refleksler karşı tarafın hatasından çok kendi iç dünyamıza alakalıdır. İnanış şeklimiz, itikadı seviyemiz, yaşam tarzımız ve zihinsel tasavvurlarımız bu gibi durumlarda ortaya çıkıyor.

   Rüyasında peygamber ile istişare eden, Allah tarafından vahiy indirilen, milleti cennetle müjdeleyen, kerameti ile topluma müjdeleyici olmaya çalışan, adının önüne de "şeyh, seyyid, hazret, gavs, hocaefendi" gibi ünvanlar getiren din tüccarlarından el alıp cenneti garantilemek varken Kuran-ı Kerim'i açıp Allah'ın apaçık ayetlerini okumak ve Peygamberimizin hayatını örnek almak ile kim uğraşacak!

   Nasıl heykel dikmek, bale yapmak modernliğin göstergesi olmuyor ise sarık takmak cüppe giymek de İslami davanın yükselmesine katkı sağlamıyor.

   Geçtiğimiz günlerde bir tarikat lideri müritlerinden birinin 12 yaşındaki kızına cinsel tacizde bulunma suçundan dolayı tutuklandı. Olay ülkenin gündemine oturdu. İstenmeyen ve can sıkan bir hadise. Diğer tüm tacizciler de dahil inşallah en ağır cezayı alır bu aşağılık insan. Hemen her gün böyle haberlere şahit oluyoruz. Bu seferki olayın farklılığı suçu işleyenin sözde bir şeyh olmasıydı. Bir sarhoş, bir meczup veya bir akıl hastası yapsa bu kadar gündem olmazdı elbette. Fakat bunu yapanın dini referansları kullanması olayı "Şuyuu vukuundan beter" bir duruma getirdi. Tarikatlardaki çarpık din anlayışı, batıl inanışlar, hurafeler, insanı şirke götüren uygulamalar başlı başına bir yazı konusu. Bu her zaman eleştirdiğimiz bir konu. Fakat sırf bu sebepten dolayı tarikatlar ve cemaatler kapatılsın demek de akılla bağdaşmaz. Bunu fırsat bilip, tarikatlardaki yanlışlıklardan dolayı İslam’a saldırı kabul edilebilir bir durum olamaz asla.

   Tarikatlarda yer alan bazı sapıkların cinsel taciz suçları ortaya çıkınca yukarıda bahsettiğimiz toplumsal refleks otomatikman devreye giriyor hemen. Adamın din ile uzaktan yakından alakası yok. Hayatında alnı secdeye gitmemiştir. Bu tür münferit suçlardan dolayı bir camiayı, bir cemaati töhmet altında bırakacak toptancı yorumlar yapıyor hemen. Özellikle dini kullanarak bu tür suçları işleyen insanları görünce mutlu oluyor bazı tipler. Hoşlarına gidiyor. "Bak namaz kılan, dindarım diyenler de sapıklık yapıyor, ben bu yüzden namaz kılmıyorum bu yüzden din ile alakam yok" diyebiliyor. Dini kullanan bir sahtekarın işlediği bir suçu sanki din emretmiş gibi "İyi ki ben dindar değilim" diye savunma mekanizmasını refleksif olarak geliştiriyorlar. Kendi bilinçaltlarını dışa vuruyorlar aslında.

   Kimsenin imanını sorgulamak değildir amacımız fakat Hz Ali'nin güzel bir sözü vardır. "İman bir iddiadır, ispatı da ameldir." 

   Aynı suçu farklı bir camiaya mensup biri işledi mi sesleri çıkmaz ama. Ülkede işlenen adi suçların çoğunu, failleri alkollü iken işliyor. Ama şimdiye kadar çıkıp da birinin alkol kötüdür, alkolden uzak durulması gerekir diye bir propaganda yaptığına şahit olmadık. Twitter’da böyle bir gündem olmadı mesela. Ama yukarıda zikrettiğimiz olaydan hemen sonra #tarikatlarkapatılsın diye gündem birinci sıraya oturdu. Sahte içkiden binlerce insan öldü ama kimse içki içmekten vazgeçmedi. Kötü doktora çok denk gelirler ama doktorluğu kötülemek yerine iyi doktorları seçerler. Zengin olup da kötü olan insan çoktur, suç işleyen insan çoktur ama kimse zenginliği parayı kötülemez, kimse paradan vazgeçmez. Ama suçlu dini kullanan biriyse hemen dinden vazgeçerler. Çünkü para tatlıdır, içki bağımlılık yapmıştır. Din ise işlerine gelmez. Namaz kılmak, zekat vermek, ticaretinde helal-harama dikkat etmek işlerine gelmez.

   Yani aslında sahte olan hem bu tür suçları işleyen tarikatçılar ve müritleridir. Hem de bu tür suçları işleyen ve din kisvesine bürünen sapıklardan dolayı dini kötüleyen insanların imanıdır.

   Bizim ölçütümüz hiçbir zaman "beşer ve şaşar" olan bir insan olmamalıdır. Bizim ölçütümüz Kuran-ı Kerim ve Peygamberimizin sahih hadisleridir. Asla bir tarikat, bir cemaat lideri, bir parti lideri, bir şeyh, bir derviş bizim ölçütümüz olamaz. Bu noktada kendimizi sorgulamamız ve toplumsal olaylara bu ölçütlere göre tepki vermemiz gerekir.

Tepkimiz hırkaya değil hırkayı giyene olmalı, son yaşanan olaydaki gibi olmamalıdır.

Allaha emanet olun.

Yazarın Diğer Yazıları