Taha Yusuf SARIGÜL

KORONA VİRÜS MÜ? İMTİHAN MI?

Taha Yusuf SARIGÜL

 Zor günlerden geçiyoruz. Depremin yaralarını saramadan koronavirüs tehlikesi nedeniyle evlerimize kapandık. İşin çok ciddi olduğunu Çin ve İtalya örneklerindeki istatistiki veriler bize gösteriyor. Tedbir bizden takdir Allah'tan. Tedbir ve panik birbirinin düşmanıdır, bunu biliyoruz. İşin uzmanı değiliz ama uzmanların ve resmi yetkililerin tavsiyelerine harfiyen uyulması gerektiğini biz de hatırlatmış olalım.

   İşin sosyolojik ve psikolojik boyutları da var elbette. Türkiye'de toplum olarak bir panik hali yaşanıyor. Millet marketlere hücum ediyor. Çin'de 1.5 milyar insan var, 3 ay süren bir sıkıyönetim oldu ve kimse açlıktan ölmedi. Özellikle kendini modern, çağdaş, laik ve seküler olarak nitelendiren kesimlerin yaşadığı yerlerde market raflarının özellikle de makarna reyonlarının boşaldığını görüyoruz. Milleti makarnacı diye aşağılayanların düştüğü durum içler acısı. Tevekkül az olunca dünyaya meyil de fazla oluyor maalesef. Yapılması gereken tek şey uzmanların sesine kulak vermek. O kadar tv programı izliyoruz hiçbir uzman marketlere koşun evinize gıda stoğu yapın demiyor. Temziliğinize dikkat edin, uyku ve beslenme düzeninize dikkat edin, sosyal izolasyonu uygulayın ve evinizde oturun diyorlar. 

   Dünyada her gün yaklaşık 25 bin kişi açlıktan yaşamını yitiriyor. İnsan hayatı bu kadar değersiz. Koronavirüs sebebiyle ölenlerin toplam sayısı ise şimdilik 6 bin civarında. Açlığın ilacı var fakat koronavirüsün ilacı yok. Koronavirüs zengin fakir ayırt etmiyor. Panik bu yüzden. Dünyadaki gıda israfı önlenirse bu 25 bin kişi ölmeyecek, aksine milyonlarca kişi açlık sorunundan kurtulacak. Sadece Türkiye'de bir yılda 1,7 milyar ekmek çöpe atılırken, 214 milyar liralık gıda israfı yapılıyor.

   İşin ilginç bir tarafı da Küba güzellemesi yapan sözde solcu sosyalistlerin başları sıkıştığında Küba yerine ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa gibi kapitalizmin merkezi olan yerlere kaçmaları. Sözde sosyalist özde kapitalist bunlar.

   "İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak etme Ya Rabbim"

   Geçmiş toplumların helak sebeplerine baktığımızda hepsinin günümüz toplumlarında mevcut olduğunu görüyoruz maalesef. Lut kavmi eşcinsellik hastalığına kapıldı ve helak oldu. Eşcinsellik günümüzde de var. Ad kavmi yüksek korunaklı binalar yaptı, büyüklük tasladı ve bize birşey olmaz dedi ve helak oldu. Aynı hastalık günümüzde de mevcut. Semud kavmi makam mevki sahibi oldu fakat isyan etti ve helak oldu. Şimdi de makam mevkilerin verildiği insanlar asi davranıyor. Medyen kavmi stokçuluk yaptı, tartıda ölçüde hile yaptı ve helak edildi. Şimdi de stokçuluk var ölçüde hile var depremde kira artışı var. Yine Pompei halkı yemeye içmeye zinaya meyletti ve helak edildi. Şimdi de zevke ve sefaya düşkünlük var. Zinaya, kumara, içkiye batmış gidiyor insanlar. Bizi helak etmediği için gece gündüz Allah'a şükretmeliyiz.

   Camilerin kapıları cemaate kapandı. Biz çok günah işledik diye mi bu musibetler başımıza geliyor diye sormadan edemiyor insan. Yarın birgün tövbe kapıları da kapanmadan bolca tövbe etmeliyiz. "Emri bil maruf nehyi anil münker" şiarıyla hareket etmeliyiz. Salih amellere öncelik vermeliyiz. Toplumu ifsad eden illetlerin kökünden sökülüp atılması için mücadele etmeliyiz. Her bilinçli Müslüman bunu kendine görev saymalıdır. Toplumun inşası neslin ihyası için var gücümüzle çalışmalıyız.

   Deprem nasıl bir imtihan idiyse koronavirüs de bizler için bir imtihandır. Gelip geçer inşallah. Evlerimizde oturduğumuz şu günlerde kıymetini bilmediğimiz ve bizler için değersizleşen birçok şeyin ne kadar değerli olduğunu anladık aslında. Şimdi bunların yokluğu ile imtihan oluyoruz. Sağlık, muhabbet, ülfet, musafaha, sarılma, cami ve cemaat gibi kavramlar ne kadar da değerliymiş değil mi? Yarın bu nimetlere tekrar kavuşursak Allah’ın izniyle kıymetlerini de bilelim inşallah.

   Yine evde olduğumuz bu zamanlarda dışarının nimetlerinden mahrum kalsak da evde eşlerimizin ve çocuklarımızın kıymetini anlama fırsatı bulduk. Her musibetten bir ders çıkarmak, musibeti fırsata çevirmek gerekir. Evlerimiz sükun ve huzuru bulacağımız yerlerdir. Evde eşimizle çocuklarımızla verimli bir şekilde vakit geçirmeliyiz. Telefonları bir kenara bırakıp, tvleri kapatıp çocuklarımızla geleneksel oyunlar oynayabiliriz. Bu zamanları ailecek kitap okuyarak, belgesel ve film seyrederek, kaza namazlarımız varsa onları eda ederek, nafile ibadetlerle verimli bir şekilde geçirebiliriz. Arınmak ve tevekkül etmek için çok değerli zamanlar. Zira yarın bu virüs illeti de geçince hepimiz yoğun hayatımıza geri döneceğiz.

Allah yardımcımız olsun.

Allah bizleri affetsin.

 

Yazarın Diğer Yazıları