Taha Yusuf SARIGÜL

DÜNYA KADINLAR GÜNÜ VE YABANCILAŞAN TOPLUM

Taha Yusuf SARIGÜL

   Algılar üzerinden oluşturulan bir dünyada yaşıyoruz. Birileri neye inanmamızı istiyorsa ona inanıyoruz. Birileri nasıl yaşamamızı istiyorsa ona göre yaşıyoruz. Ve maalesef buna direnemiyoruz. Bizden onbinlerce km uzaktaki insanlar ne yiyorsa ne içiyorsa biz de burada aynını yiyip içiyoruz, ne giyiyorsa biz de burada aynını giyiyoruz. (Ör: Starbucks, Nescafe, CocaCola, Pepsi, McDonalds, BurgerKing, Nike, Adidas, Levis, Polo…) Bizim buraların meşhur bir lafı vardır; “yedikleri içtikleri ayrı gitmez” diye. Biz ne için kullanırız bu lafı? Çok samimi olan, huyları ve davranış kalıpları birbirine çok benzeyen insanlar için kullanırız. Dünya giderek küçülüyor. Bugün dünyanın öbür ucundaki bir insanın yaşam tarzı ve alışkanlıkları ile bizimkisi arasında pek fazla bir fark kalmadı. İPhone için Çin’de böbreğini satılığa çıkaran insanlar var. Ülkemizde asgari ücretle çalışıp da maaşının 3-4 katı fiyata telefon kullanan binlerce insan var. Bu ve buna benzer örnekler uzar gider. Yazımızın esas konusu “kadınlar” Dünya Kadınlar Günü de bu yabancılaşma kültürünün bir devamıdır.

   Her yıl 8 Mart tarihi Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanıyor. 8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York şehrinde bir tekstil fabrikasında yaşanan grev sırasında kadın işçilere uygulanan polis şiddeti ve ardından çıkan yangında 123 kadın işçi hayatını kaybediyor. Aradan yıllar geçmesine rağmen 1910 yılındaki 2. Enternasyonal kongresinde Sosyalist Kadınlar Konferansında 8 Mart tarihi Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kabul ediliyor ve günümüze kadar her yıl aynı tarihte kutlanmaya devam ediliyor.

   Hıristiyan ve Sosyalist bir topluluğun icat ettiği günü Müslüman ülkelerin çeşitli törenlerle coşkuyla kutladığını görüyoruz. Yaşama alışkanlıklarımızın çoğunda kendi öz benliğimizden ve köklerimizden uzaklaşmışken Dünya Kadınlar Günü’nün de ne manaya geldiğinin bilinmeden kutlandığını görüyoruz ve şaşırmıyoruz! Tamamen aşağılık kompleksi ve özenti nedeniyle kültürümüze yerleşmiş bir ritüel.

   Kadın’a bakış bizim toplumumuzda ve inancımızda kutsaldır. Kadın her şeyden önce bir “anne”dir. Kadın, çocukları için bir okuldur, eşi için bir huzur kaynağıdır. Peygamber efendimiz “Cennet anaların ayakları altındadır” diye buyurmuştur. Annelerin hakkı ödenir mi?

 -Kadının en büyük hakkı annelik hakkıdır.

- İffetini ve namusunu koruma hakkıdır.

-Sonrasında ise İslami bir çerçevede toplumda kendine yer edinme, iş hayatı ve sosyal hayat içerisinde var olma hakkıdır.

  İnsan Hakları bir yana, kadınların pozitif ayrımcılıkla daha fazla korunması ve daha fazla imkânlara kavuşmaları gerekmektedir. Tüm bunları göz ardı eden Batı kültürünün bizlere dayattığı Dünya Kadınlar Günü ise “kadını” bambaşka bir kalıba sokuyor.

   Batı’nın Kadın Hakkından anladığı kadının çıplaklığı ve cinsel bir obje olarak kullanılmasıdır. Bugün Batı toplumlarında her alanda kadın, bir cinsel obje olarak kullanılıyor. Sinema, dizi, endüstri, reklamcılık, gece hayatı ve eğlence gibi birçok sektörde hep kadınlar ön plandadır. Neden kadınlar ön plandadır? Cinselliklerinden istifade edildiği için kadınlar ön plandadır. Batı’da fuhuş ve seks turizmi denen şeyler artık çok normal karşılanıyor. Batının kadına verdiği değer, tatmin olana kadardır. Ondan sonra, kadının hiçbir ehemmiyeti yoktur. Şimdi kalkıp utanmadan Dünya kadınlar Günü adı altında saçma sapan kutlamalar yapıyorlar ve bir nevi günah çıkarıyorlar.

   İşin garibi bizim de içinde olduğumuz Müslüman ülkeler de bu kutlamaları yapıyorlar. Maalesef Batı’nın “kadın” algısı yavaş yavaş bizim toplumuza da sirayet ediyor. Çok dikkatli olmamız gerekiyor! Allah sonumuzu hayr etsin…

Yazarın Diğer Yazıları