Taha Yusuf SARIGÜL

AH HALEP AH

Taha Yusuf SARIGÜL

   Halep’te insanlığımız ölüyor, Halep’te vicdanımız ölüyor. Aaah Halep ah… Bu kaçıncı Halep… Bu kaçıncı acı... Sayamıyoruz artık, yetişemiyoruz acının hızına. Yüreğimiz kan ağlıyor. Çocuklar ölüyor Halep’te. Hem de acımasızca öldürülüyorlar. Bombaların altında çaresizce kaçacak yer arıyorlar. Nereye kaçacaklar ki…     Bir anne son nefesini vermek üzere olan evladına kelime-i şehadet getir diyor. La ilahe illallah de diyor. Allah bizimledir diyor. Yarabbi bu nasıl bir acı…  Babalar, çocuklarının bombalarla parçalanan bedenlerini taşıyor. Enkazların altında binlerce cansız beden. İnsanlar çeresizler. Haykırıyorlar, seslerini duyurmaya çalışıyorlar ama nafile. Ona rağmen Allah’ı anmaktan vazgeçmiyorlar. İmanlarından bir şey eksilmiyor. Allah’ın yardımını bekliyorlar. İnşallah kısa zamanda felaha ererler. İnşallah Rabbim mazlumlara bir çıkış kapısı gösterir de tüm dertleri biter.      Şehir harap edilmiş. 4 bin yıllık bir tarihi olan şehir yerle bir. Taş taş üstünde bırakılmamış. Suriye’nin ikinci büyük kenti Halep. 4 milyon nüfus yaşıyordu savaştan önce. Şu an için ise 350 bin insan 30 km kare alanda mahsur kalmış durumda. Gıda sıkıntısı var. Koca şehirde 3 tane fırın açık kalmış.  İnsanlar açlık ile mücadele ediyor. Mevsim kış. İnsanlar üşüyor. Şehirde hiçbir hastane kullanılacak durumda değil. Hiçbir sağlık kuruluşu hizmet vermiyor. Yüzlerce yaralı, kaderine terk edilmiş durumda. Tam bir trajedi yaşanıyor. Tüm bu zorluklar içerisinde yaşam mücadelesi veriyorlar. Gidenleri de pek şanslı addetmek mümkün değil. Daeş belası yetmedi bir de Haşti Şabi belası çıktı. Rusya ve ABD’nin bombalarından kurtulanlar, Esad’ın bombalarından kurtulanlar bu örgütlerin eline düşüyorlar. Yine biliyoruz ki bu örgütleri finanse eden ve silah veren de yine bu ülkeler. Bu örgütler akıl almaz işkenceler ile insanları katlediyorlar. Sorgusuz sualsiz, çocuk-genç-yaşlı demeden insanları acımasızca öldürüyorlar. Mezhepçilik o kadar uç bir sınıra gelmiş ki bir insanın suni olması, ölmesi için yeterli bir sebep. Bölgede ekilen nifak tohumları filizlerini çoktan vermiş durumda. Batı, fiili olarak yapamadığını, ektiği nifak tohumları ile kendi elimizle bize yaptırıyor. Müslüman, Müslüman’ı öldürüyor. Hem de Allah adına öldürdüğünü iddia ediyor. Kuran da defalarca zikredilmesine rağmen akıllarını kullanmıyorlar. Bir liderin bir şeyhin peşinden şuursuzca gidip, Allah adına insanları öldürebiliyorlar. Ortadoğu kan ve gözyaşının coğrafyası oldu.     Tüm bunların sebebi ne ABD ne Rusya ne İsrail ne de AB ülkeleridir. Bu durumun tek sebebi basiretsiz İslam ülkeleridir. Kendi zevklerinin peşine düşmüş İslam devletlerinin liderleridir. Siz düşmana kapıyı aralarsanız düşman içeri girmekte zorluk çekmez. Mezhepçilik, iç çekişmeler, müstemleke zihniyeti, tekfircilik, bidat ve hurafeler İslam toplumlarının en büyük sorunları. Bunları aşamadıkları için ümmetin parçalanmasına da ses çıkaramıyorlar…

Yazarın Diğer Yazıları