Şükrü KACAR

ŞU SIĞINMACILAR SORUNU

Şükrü KACAR

31 Mart 2016 gününü Hakimiyet gazetesinde yazar arkadaşımız Şükrü Baş “Suriye Sevdası” başlığı altında güzel bir yazı yazmıştı. Şükrü Baş, keskin ve dürüst yazarlarımızdan biridir. Sonra öyle dolambaçlı yollardan yürüyerek de yazmaz. Ben, öyle doğrusuna, dikine giden insanları severim. Hele hele yalakçılardan, kalemlerini yobazca işletenlerden hiç mi hiç hoşlanmam. Bakınız, kimi yazarlarımız, Suriye’lileri Osmanlı’nın torunları olarak da bize empoze etmeye çalışıyorlar. El-insaf, Osmanlı’nın şu Araplardan, Suriye’lilerden, Mısır’lılardan çekmediği kalmadı. Bunlar, en önemli günlerde, savaşlarda Osmanlı’yı hep sırtından vurmaya çalıştılar. Osmanlı çoğu kez,  yemeden, içmeden oralara gönderdi, oralara yardım etmeye çalıştı. Öz be öz vatanı olan Anadolu’ya treni götürmeden ta Medine’lere kadar treni götürdü. Kömür yüklü bir trenimizin Medine’de hala beklemekte olduğunu, hacca gidenlerimiz görmüşlerdir. Ne var ki bu Araplar, günü ve zamanı gelince İngiliz’i, Fransız’ı  bizden fazla tutmuş, askerimizi de hep arkadan vurmaya çalışmıştır. İngiliz casusu Lavrens ile birleşerek Osmanlı’yı nasıl sırtından vurmaya çalıştıklarını da hepimiz biliriz. Terörist başını yıllarca koruyan, saklayan ve sürekli bizi uğraştırmaya çalışan da bu Suriye değilmiydi. Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu yetmiyormuş gibi şimdi birde İzmir’in Dikili ilçesinde sığınmacılar için bir merkez oluşturmaya çalışıyoruz. Yani hiç yoktan, terörü, teröristi bir de oralara taşıyıp, oraların huzurunu da iyiden iyiye bozmak istiyoruz. Aylardır bir iç savaş veren Türkiye için bu çok mu çok tehlikeli bir durum. Düşmanı, din düşmanı İŞİD’i de başlangıçta böyle kabul etmiş, böyle yardımda bulunarak bir bakın başımıza ne işler açmış bulunuyoruz. Bir süreç uğruna, yurt içinde teröristlerin yaptığı onca hazırlıkların üzerine gitmeyerek, sonra da ülke için ne değin bir tehlike yaratan bugünkü iç savaşın yaşanmasına neden olmuştuk Her gün polis, asker cenazeleri gelirken bir yanda gözyaşları akarken bir de Türkiye’ye yerleştirilen üç milyonu aşkın bu sığınmacılar sorununu başımıza bela etmeye çalışıyoruz. Elazığ’a gelen Suriye’lileri görüyor, nasıl yaşadıklarını sürekli gözetmeye çalışıyoruz. Derdi, davası bitmeyen bir Türkiye’de durmadan ödün vermek ve gelenlere anlamsızca kucak açmak gerçekten hem üzüyor, hem de fazla düşündürüyor bizi. 

Yazarın Diğer Yazıları