Türkmen bucağında
Bir Türkmen düşündü uzun uzun
Neden sonra
Öküzünü boyunduruğa koşup
Bir güzelce tuttu tarlanın yolunu
Sonra sonra bir eli mamşasta
Yanına saldı öteki kolunu
Munzur Baba’ya
Hacı Cuma’ya nasıl gitsin eli boş
Etraftan biraz alıç
Biraz da dağdağan topladı
Boş olmayınca elleri
Nasıl da rahatladı
Daha ikindi inmeden
Sürdü dört evlek toprağı
Tohumu daha sonra ekecekti
Akşama doğru da
Uluların dergahına gidecekti
Biri bir yerde
Diğeri başka yerdeydi
Bizim Türkmen’in gözü
Çatlayan topraklardan ziyade
Bulunmakta olan gökteydi
Az sonra birinin huzuruna çıkacaktı
Hem el etek öpecek
Hem de getirdiğini sunacaktı
Yunus da böyle varmıştı
Ula şeyhinin huzuruna
‘’Perişanız Hazret perişanız,
Köycek hepimiz acız’’ diyecekti
Huzurdakiler
Nasıl da tuhaf tuhaf bakmışlardı yüzüne
O anda sanki bir perde çekilmişti gözüne
Hünkar bir anda doğrulmuş yerinden
‘’Buğday mı istiyorsun ? Nefes vereyim sana
Uzak yoldan gelmişsin, var git, düşün biraz
Son kararını verdikten sonra uğrarsın bana
Sonra unutma bunları bir bir kafana yaz’’
Bizim Türkmen’de ayni şeyler olacaktı
Sürüp ektiği topraktan bereket fışkıracaktı
İlki böyle olunca
Sonrası kim bilir nasıl gelecekti
Türkmenoğlu hem dünyasını zengin edecek
Hem de ahiretini fethedecekti
Böylece bir yeni gözüktü Türkmenoğlu’na
Bu hızla dağlar, taşlar aşacaktı
O ulu kişilerin yüzü suyu hürmetine
Mutluluğun ta zirvesine ulaşacaktı
Artık öküzü toprağı bir yana bırakmıştı
Açılmıştı gönül ufku iyice
Türkmenoğlu daha şimdiden
Bir büyük mutluluğa ulaşmıştı