Şükrü KACAR

KÖYDEN YAZIYORUM

Şükrü KACAR

 

Bugün günlerden Pazar.

Tarih, 30 Temmuz 2017.

Bir gün sonra Temmuz ayını da bir güzelce yolcu edeceğiz.

Bugün 15 Temmuzu ikiye katladığımız gün. Bir önceki yıl 15 Temmuzda görülmemiş bir başkaldırısı karşı karşıya getirmişti güzel Türkiye’mizi.

Yer yerinden adeta oynar gibi olmuştu.

O tarihte biz, Didim-Akbük de tatile çıkmıştık.

Ege’de ilk kez bir tatil yapıyorduk.

Didim, Aydın’a bağlı büyücek bir ilçemiz. Merkez nüfusu 78 binin üzerinde.

Kızım emekli öğretmen Aycan’ların güzel tatil evlerinde günlerimizi geçirmeye çalışıyoruz. Bu yılki kadar sıcak olmasa da iyi günler yaşayıp duruyoruz.

Bu yıl da felaketler birbirini kovalıyor.

Depremler, yangınlar ve de su basmaları.

Daha iki gün önce İstanbul’da büyük bir felaket yaşanmıştı. İstanbul’da şiddetli yağışlar başta Silivri olmak üzere birçok semtlerde büyük oldubittilere yol açmıştı. Bursa’da yağan dolu, kavun ve karpuz tarlalarında 400 bin tonluk zarara uğratmıştı güzel Bursa’mızı. İzmir’de yangın bir başka görüntü sergilemişti. Terör ise her fırsatta kapımızı çalıp duruyordu.

Evet, 15 gün önce 15 Temmuz’u bir daha anmaya çalıştık.

Türkiye gene ayakta gibiydi.

Amerika’da ki imama, Fetö denen adama lanet üstüne lanet yağdırıyordu ülkesini öylesine seven her insanımız.

Geçmişin büyük yanlışları, büyük hataları, sonunda bize 15 Temmuz gibi kara ve unutulmaz bir günü yaşatmıştı.

Fetö denen adam, sözde bir din adamı, dışarıdan öncelikle de Amerika’lardan Türkiye’yi yönetmeye çalışıyordu. Bir derin zaman içerisinde devlet katlarına kadar sızmış, yargıda ve orduda da giderek kendini göstermeye başlamıştı. Dönemin ne kadar güçlü askeri, komutanı varsa haklarında büyük kumpaslar kurulmuş ve aylarca cezaevlerinde tutulmuşlardı. Dünyanın en kuvvetli ordularından biri olan Türk Ordusu öylesine eritilip yok edilmeye çalışılıyordu. Ben Amerika’da ki bu imamı yıllarca önce okuduğum bir kitaptan tanımış, gazetedeki köşemde de yazmaya çalışmıştım. “Amerika’da ki İmam” adlı kitabı rahmetli Şeref Tan’ın bir yakınından alarak okumuştum. Kitabın yazarı da cezaevinde tutuklu olarak bulunuyordu. Böylece 15 Temmuz girişimcisi Fetullah Gülen’i daha o tarihlerde iyice tanımış, dinsel ve ulusal yapısıyla Türkiye için çok tehlikeli bir kimse olduğunu açıkça söylemeye ve tanıtmaya çalışmıştım. Şu anda bu vatan haini adamı şöyle bir hatırlamaya çalışırken; 4 adet dörtlükle bir daha okurlarımın bilgilerine sunmak istiyorum..

Gerçek inanansan gel, hakça hesabını ver

Büyüklüğünü şöyle bir herkese göster!

Görsün yiğitliğini, yüce mehdinin herkes!

Bir defacık olsun tüm gerçekleri yere ser

 

Yıllar yılı seni hep öyle yazdık da durduk

Görünce gerçekleri nasıl da mutlu olduk

15 Temmuz bir kötü ihanetin simgesi

Gör bu cumhuriyeti ne zorluklarla kurduk.

 

Gel mehdi hazretleri! adalete teslim ol

Seni artık tutmuyor, sevdiğin ne sağ ne sol

Yargı önünde hesap vermek en doğruca yol

Gör bak, şehitlerimiz nasıl rahat edecek

 

Köyden selam herkese, bütün sevdiklerimize.

Tüm okurlarımıza selam, dostlarımıza selam.

Görünen o ki, Ağustos ayı da çok sıkıntılı geçecek. Gün gelecek, herkes bir bir ektiğini biçecek.

Hocaefendi! Varsın Pensilvanya’da bilinen oyunlarına oyunlar eklesin.

Yetiştirdiği yüzlerce imam yüce adalet önünde öylesine hesaplar versin.

Diliyoruz Türk adaleti, artık ayırsın haklıyı haksızı biribirinden.

Kardeşlik, birlik beraberlik ruhu doğsun gene yeniden.

Bakın bugün dosttan çok düşmanımız var.

Bir dünya ki, her gün değişiyor haritalar.

Suriye komşumuz da bitti bitecek.

Öte yanda Barzani de bağımsızlık ilan edecek!

Haydi dostlar şu ben sen kavgası bitsin artık.

Atatürk Türkiye’si, bir güzelce aydınlığa çıksın artık. Şu koca büyükler biz küçükleri daha fazla oyalayıp durmasın.

Uyansın İslam dünyası hainlerin dediklerine daha fazla kanmasın. Ayakta durmanın tek yolu birlik olmaktır, onun bunun oyununa gelmeyip, kendi ayakları üzerinde bir yiğitçe durmaktır.

Yazarın Diğer Yazıları