Şükrü KACAR

KÖYDEN ŞEHİRE

Şükrü KACAR

Merhaba sevgili okuyucular.

İki aylık bir zaman diliminde sizlerden çok uzakta kaldım.

Yetmiş bir yıllık yazı hayatımda ilk kez böyle bir durumla karşı karşıya gelmiş bulunuyorum.

Ülkede benim gibi durmadan yetmiş yıl yazan yazarın sayısı sanıyorum çok azdır.

Kaldı ki ben, geçmişte gittiğim her gezide uzaktan da olsa yazılarımı günlerdir gönderir ve köşemi boş bırakmazdım.

Bakıyorum, yaşlılık bizi bizden çok mu çok uzaklaştırmış.

Önce on beş günlük bir Ankara İstanbul gezisi, sonra da bu son köye gidiş ve bir aya kadar uzakta kalış yazı hayatımın ilk boşluğu olmuş bir o kadar da beni düşündürmüştür.

Yazarların hayatında geziler, önemli bir yer tutar.

Uzaktan okuyuculara bir şeyler ulaştırmak bir başka güzellik verir insana.

Önce İsrael Mektupları, sonra Kıbrıs Mektupları, arkasından Avrupa ve Amerika Mektupları, bunlardan sonra da 1982’lerde “ Şu Tunceli Dedikleri” adlı yazı dizimiz, o tarihlerde hoş sesler getirmiş, bizi de o değin oyucularla kaynaştırmaya çalışmıştı.

Bana sorsanız gazetecilik hoş bir meslektir.

Okuyucularla kaynaşmak, okuyuculara bir başka biçimde yaklaşmaktan başka bir şeydir.

Ben, sadece gazetelere yazı yazmakla da kalmadım. Ayrıca birçok şiirler de yazdım. Son iki şiir kitabında da bunu göstermeye çalıştım. Torunum Biriz Dehni’nin bastırdığı bu iki kitap 1250 sayfayı geçiyor.

Bir yazar için bu da bir başka başarı.

Köy yazılarım, yazı hayatımda daha başka yer tutmuştur.

Tanınmış yazar ve şair Günerkan Aydoğmuş, benim köy yazılarımı bir başka biçimde okur ve de değerlendirmeye çalışır.

Bir yazar için dostlardan, okurlardan uzakta kalmak, bana göre çok acı bir olaydır.

Gazetedeki yakınlardan uzakta kalmak.

Bu da ayrı bir acı olay.

Bakıyorum, yeğen Erkan Bay, Barış ve patronlar başta olmak üzere gazetedeki bütün dostlar ve tanıdıklar, şöyle bir gözümün önünden geçip duruyorlar. Hele hele daktilo ile yazdığımız o yazıları, gazeteye internet aracılığı ile ulaştıran o Hanım kızımızı çok daha özlemiş bulunuyorum.

Köye 15 Mart’ta gitmiştik. 07 Nisan günü de şehire döndük.

Soğuk bir kıştan sonra gitmiştik köye. Sobamız da sürekli yanmış ve de soğuktan korumaya çalışmıştık.

Soğuklar, son anda çiçek açan ağaçlarımızı da o tür vurmuş ve de bahçemizin rengini değiştirmeye çalışmıştı.

Köy yaşamı kuşkusuz herkesi bir başka sarmalayan bir yaşamdır. Biz, bütün bir yazımızı köyde geçirmiş ve bu süre zarfında şehirden uzakta kalırız.

Köyden şehire dolu dolu selalarla dönmüştük.

Selam tüm okuyucularımıza.

Gazetemiz çalışanlarına da çok selam.

 

Yazarın Diğer Yazıları