Şükrü KACAR

İşte ATATÜRK Sevgisi

Şükrü KACAR

Atatürk’ün sonsuzluğa göçtüğü gün olan bir 10 Kasım’ı daha gerilerde bıraktık.

Beklendiğinden daha fazla bir sevgi ve coşku ile onu anma mutluluğuna eriştik.

10 Kasım günü, Türkiye sanki bir başka Türkiye olmuş. Büyüklü küçüklü herkes Anıtkabir’e koşmuş, o yüce insanı o büyük devlet adamını bir baka sevgi, bir başka saygı ile anmaya çalışmıştı.

Tanıtımına 94 yıl sonra gelen bir sevgi, bir saygıydı bu.

Atatürk ismini bile anmaktan kaçınan kişiler bir başka olmuş, Atatürk hiç beklemedik övgülerle, söylemlerle karşı karşıya gelmişti.

Devlet adamı olmak buydu.

Sevilmek ve anılmak buydu.

Geride yücelikler, nice güzellikler bırakmak buydu.

O öncelikle bir eğitimci, bir başöğretmen, kitapla, şiirler yazan geometri kitapları hala okunmakta ve uygulanmakta olan bir deha idi.

Türk Kurtuluş Savaşı’nın en ateşli günlerinde 16 Temmuz 1921’de bir eğitim kongresi, eğitim şurası yapması eğitime ne değin baktığını ne değin öncelik verdiğini tüm açıklığı ile ortaya koymuştu.

Her gittiği yerde katıldığı her toplantıda, eğitimin temel ilke ve hedeflerini ortaya koyar. Cehaletin eğitimle kaldırılacağından söz ederdi.

Öğretmenleri de bir o kadar sever ve yüceltmeye çalışırdı. Türk toplumunu çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkarmak başlıca hedef ve ülküsü olmuştu. O güne kadar izlenen eğitim sistemlerinin hiç te ulusumuzun gerçek yapısına uymadığını sürekli dile getirirdi. Bu amaçladır ki cumhuriyetin 6. Yılında 1928’de yeni Türk harflerini uygulamaya başlamış ve Türk devrimlerinin ilkini başlatmıştır. İki yıl içerisinde bir buçuk milyon vatandaşımız okur-yazar yapılarak, ak günler aydınlık günler, gözükmeye başlamıştır.

Devlet başkanı olarak, kara tahta başına geçmiş ve başöğretmen olma sıfatını kazanmıştır. Ölünceye kadar da bu sıfatını sürdürmüş ve öğretmenlerin hep yanında olmuştur.

09 Ağustos 1928’de Sarayburnu Parkı’nda düzenlenen bir şenlikte bu yeniliği halka duyurması çok başka bir önem kazanmıştır.

Bunan sonrada 12 Nisan 1931’de Türk tarihi tetkik cemiyeti(Türk Tarihi Kurumu)nu kurarak Türk Tarihi araştırmalarını başlatmıştır.

Atatürk’e göre din, ulusal yapıyı oluşturan, sağlamlaştıran ortak bağdır.

Türk dilin büyük bir kültür dili haline getirmeyi planlayarak 12 Temmuz 1932 tarihinde Türk dili tetkik cemiyeti Türk Dili Kurumu’nu kurmuş, böylece eğitim yönünden ilk adımı atan devlet adamı olmuştur.

Bundan sonra güzel sanatlar el atmış ve “Sanat güzelliğin ifadesidir” diyerek bu yoldaki çalışmalarını hızlandırmaya büyük önem vermiştir.

Böylece Türk toplumunu çağdaş, uygarlık düzeyine çıkarmak ilk hedef olmuştur. Bilinen o ki koca ir kurtuluş Savaşı’ndan sonra o değin savaş yakıntılarını ve devlet borçlarını temizledikten sonra cumhuriyetin ilk 15 yılında devrim sayılacak birçok oluşumlara el atmış, Ankara’da Musiki Muallim Mektebi, Gazi Eğitim Enstitüsü, Teknik Öğretmen Okulu, Halkevleri vb. birçok kuruluşların temelini atmıştır. 10. Yıl nutkunda az zamanda çok büyük işler yaptık sözündeki gerçekte bunları ortaya koymuştur.

Daha 1930’lu yıllarda Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesi Atatürk’ün diktatör olmadığını, halktan yana, halka o denli saygılı bir devlet adamı olduğunu ortaya koymuştur. Böyle bir düşüncesi olan cumhuriyetten önce sultan olmayı, padişah olmayı düşünür, önüne hiçbir engel çıkmadan bunları da yapabilirdi.

Bugünkü bu sevgiler, bu konuşmalar, bu saygılar onun ne deli bir halk ve devlet adamı olduğunu tüm çıplaklığıyla ortaya koymuştur.

Nur içinde yatsı ve tanrının rahmeti üzerinden hiç eksilmesin. Cumhuriyet hep yaşayadursun.

 

Yazarın Diğer Yazıları