Daha dün gibi gözlerimin önündesin
İstanbul gibi kıyıda değil
Bir hoş tepenin
Görünen eteğindesin.
Temelinin ilk taşını bizler koymuştuk
Hiç düşünmemiştik
Bir gün paşa olacağını.
Bize göre paşalar kenti tekti birdi
Bilmem bu paşalık sevdası
Nereden geldi
Kafamıza nasıl girdi.
Baktılar boğazın iki yanına
Bir yanında Bayram Paşa, Davut Paşa, Mahmut Paşa
Öte yanında Haydar Paşa, Kasım Paşa.
Dediler sen şehri İstanbul
Gel bu halinle çok yaşa.
İş, sadece paşalıkla kalmadı
Türedi bir bir isimler
Köy, Ağa, Bey isimleri
Gür İstanbul’u nasıl da soyladı.
Şimdi sıra bizde
Doğuda Mustafa Paşa
Batıda Abdullah Paşa
Sen güzel Gakgoşum
Bir hoşum
Bu halimle çok yaşa.
Hafız Nuriler varsın söylesin türkünü
Oyunun başını İRİ GÜLLÜ’LER çeksin
Biliyorum
Sen İstanbul değilsin Abdullah Paşa’m
Mahalleler içinde belki de bir eksin.
Önce 800 Evler
Sonra da 1800 EVLER oldun.
Oturdun bir sırça köşke
Daha sonra
Çok genç yaşta
Geldin paşa köşküne kuruldun.
Bak,
Bir yanda Meryem Dağı
Bir yanında da MİS Kalesi
Az ötede iki özel lisemiz
HİLALKENT’te duyulur bir geçmişin sesi.
Kolay değil genç yaşta paşa olmak
Kolay değiltürkü türkü coşmak
Şiir şiir yüreklere dolmak.
Şu tepelerden esen
Bir rüzgarla doluyor gözlerim
Uzaklardaki paşalara değil
Bizim paşamızdadır bütün sözlerim.
Bakıyorum
Şu bütün güzel yüzlerde sen varsın
Okuyanlardan sen varsın
Okutanlardan sen varsın
Söyle güzel Paşam
Sevgili Paşam
Matılar değil
Şu kafile kafile gelen
Göçmen kuşlarla
Nasıl
Nerlerde uçarsın..
Bak
Bir yağmur çiseliyor
Gözlerimin önünde ufak ufak
Martılar konar gibi oluyor omuzlarıma
Sen İstanbul değilsin Abdullah Paşa’m
Yaşam gene de sende kokuyor
Görüyorum çok çok değişkensin bu akşam
Sevgiler dalgalanıyor rüzgarlarla bayrak bayrak
Şu kızaran yanaklarımızı öylesine okşayarak…