Şükrü KACAR

DÜNDEN BUGÜNE

Şükrü KACAR

Dünden bugüne Türk eğitim sisteminde kimi önemli değişiklikler oldu. Okuyanımızın ve yazanımızın sayısı da bu oranda artmaya başladı. Aşağı yukarı yetmiş yıldır yazıyorum. Yazan inanan, aynı zamanda okuyan insandır. Okumadan yeni yeni bir şeyler edinmeden yazamazsınız da.

Dün akşama doğru Bursa’dan yeğenim Süheyla Akgüneş aradı.

Bursa’da edebiyatçı bir öğrencimle tanışmış. Bu öğrencimi, Niğde-Ulukışla Ortaokulunda okutmuştum. O tarihte şiir üzerinde de kimi alışkanlıklar kazandırmışım öğrencilerime. Bu öğrencimde orta, lise ve üniversite derken, edebiyat bölümünden mezun olmuş. Hem yazar, hem de şair olmayı da başarmış. Yeğenimle tanıştıktan sonra da bir merakla beni aramışlar. “Hocam” diye söze başladı. “Bu yazma merakını siz öğrettiniz bize. O gün bugündür bende hem şiir hem de yazı işiyle uğraşıyorum. Yayınlanmış şiir kitabımda var. Aradan onca yıllar geçti ama sizi bir türlü unutamadık. Sizi gerçekten çok seviyorduk. Çok değil bir yıl sonra da Ulukışla’dan ayrılmış ve Elazığ Belediye Başkanı olmuştunuz. O tarihten bu yana da sizi hiç göremedik. Şimdi bende Edebiyat öğretmeni olarak Bursa’dayım. Meslekte de son günlerimi yaşıyorum. İnanın sizi hiç unutmadık. Uzatın şöyle bir ellerinizi yeni baştan öpeyim.” Demeye başlayınca bir bakın ne değin etkilenmeye başladım. Öğretmen olmak gerçekten çok başka bir şey. Ben Milli Eğitimin hemen her kademesinde çalıştım. İlkokul, ortaokul, lise, öğretmen okulu, ilköğretim müfettişliği, Halk Eğitim Başkanlığı, Milli Eğitim Müdürlüğü…  Bu Görevleri ir bir geçtikten sonra da kader bizi bir de siyasete sürükledi. Beş buçuk yıl da Elazığ Belediye Başkanlığında bulundum. Bütün bir geçmiş, bir anda gözlerimin önünde canlandı.

Evet, ben okuyan ve de yazan bir öğretmendim. Okuduğum eserlerde önemli yerlerin altını çizer, önemli deyimleri bir bir tuttuğum bir deftere yazardım.  Benim için konuşma sanatı büyük önem taşırdı. Hele hele öğretmen olunca, özlem ve duygu daha çok kamçılardı beni.

Hem yazar, hem şair olmak da bir başka şeydi. Öğrencime de bunları kazandırmışım. Öğretmen olmak da bir başka şey. Hele hele onların ruh derinliklerine kadar inebiliyor ve onlardaki o gizli değerleri bulup bir güzelce ortaya koyabiliyorsanız… O vakit gerçek öğretmenin ta kendisi oluyorsunuz. Bağımsız belediye başkan adayı olduğumda da öğrencilerim olsun, diğer meslektaşlarım olsun, beni nasıl omuzlarında taşımış, belediyeye nasıl getirmişlerdi, bu olayı hiç unutamıyorum.

Kaç gündür, Elazığ’daki yayın organlarında “Elazığ okuyor.” Diye yazılar çıkıyor. Elazığ, Doğu’nun kültür merkezi olarak tanınıyor. İnsanları okuyup yazınca bizlerde  o  değin mutluluk duyuyor ve de seviniyoruz. MANAS denilen bir KÜLTÜREVİ’miz var. Başında da Şener Bulut diye bir yöneticisi bulunuyor. Bir sonraki Cumartesi günü Sayın Valimizin de şiir toplantımıza katılacaklarını söyledi. Bir görün ne kadar sevindik. Bir önceki bir şiir toplantısına da Sayın Belediye Başkanımız katılmışlardı. Sanıyorum bu üçüncü katılışı olmuştu Sayın Yanılmaz’ın. Eh, burası Elazığ. Öylesine adı çıkan bir kültür şehrinde olacak bu güzellikler. Valilikler de katılacak. Başkanlar da katılacak.. Bizde de bundan gurur duyacak ve de böylesine köşemize taşımaya çalışacağız.

 Bursa’daki Ulukışla’lı öğrencime sonsuz teşekkürler.

Bakın bizi nerelere kadar götürüp getirdi.

Bu ara değerli edebiyatçımız Erhan Saraçoğlu’da Elazığ’a gelmiş bulunuyorlar. O da tanınmış bir değerimizin oğlu. Atatürk’ün çok beğendiği ünlü Nüzhet Dede’nin torunu haydi “Hoş geldin Saraçoğlu” diyelim de, yazımızı burada noktalayalım.

 

Yazarın Diğer Yazıları