Şükrü KACAR

ANILAR ARASINDA

Şükrü KACAR

Anılar insanın en yakın yol arkadaşı.

Onlarla birlikte çıkarsınız yola, bazen onlar geride, siz ileride olursunuz. Bazen de bunun tersi olur… yalnızlık çökünce üzerinize, ister istemez onlara dönmek zorunda kalırsınız.

Şöyle bir eski notlara, eski defterlere bakınca, görün karşınıza neler çıkıyor.

Bugün günlerden Cuma, akşam, saat dokuzu 15 geçiyor. Şöyle bir çalışma odama geçiyor ve daktilomun başına oturuyorum. Önüme çıkan zarf, benim gibi yazar, öğretmen, eski Aydın Milletvekili, M. Kemal Yılmaz’dan gelen Ekim- Kasım 2011 tarihli mektup oluyor. İçinde birçok yazılı ve basılmış yazılar. En çarpıcı yanı da, Erciş depreminden sonra gelmesi ve depremle ilgili bir şiir. M. Kemal Yılmaz, aynı zaman da bir şair de. Öğretmenlik yapmış, Milletvekilliği yapmış, Talim- Terbiye üyeliğinde bulunmuş.

Öylesine de dolu dolu bir insan.

Ayrıca, Gazi- Terbiye’den hocamız rahmetli H. Hüsnü Cırıtlı ile birlikte Talim-Terbiye kurulunda çalışmış. O olgunluğuyla gurur duyduğumuz, her dersinde bir başka feyz aldığımız H. Hüsnü Cırıltı’yla birlikte olmak, birlikte çalışmak gerçekten büyük mutluluk. Onun Eğitim Felsefesi dersinden doyumluğumuzu aldıktan sonra, kimi notlar yazmış, bastırmış, nice Pedagoji mezunlarını yararlandırmıştık. O dönemler, bizim için unutulması zor olan dönemlerdi. H. Hüsnü Cırıltı’lar, Halil Fikret Kanad’lar, Fuad Baymur’lar, Rauf İnan’lar, Hasan Taş’lar, Şükrü Selçukluoğlu’lar, Faik Reşit Onat’lar.

Bir bakınız, Van-Erciş depreminin verdiği acıdan hemen sonra kimler kimler geldiler aklımıza. Böylesine dalıp gitmek eski anılara. Eh, bu kadar şeyi anımsadıktan sonra sayın M. Kemal Yılmaz’ın 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi için yazdığı uzun şiirden bir bölümünü yazımıza eklemeden geçemeyeceğim.

 

AĞIT

Bre sarhoş dünya, bre deli toprak

Dökülüyor kasırgada yaprak yaprak

Devrilmiş ulu çınar

Gövde kırık, dal kırık

Yürek kırık, umut kırık, bacak kırık, kol kırık.

 

 

 

 

Ölenler de yaslı, kalanlar da yasta bencileyin

Bir değil, yüz değil, bin değil

Ölümler şimdi on beş  bin

Ölüler üst üste, ölüler karmakarışık

Hepsi dost artık

Hepsi ölümde barışık.

 

 

Ezildi saatim, gün doğmaz artık, durdu zaman

Yer altında ne bu korkunç uğultu?

Kim bunlar böyle karanlıkta konuşan?

De bana, kimler dost, kimler düşman?

 

Sevişme yorgunu gençler

Bebelerin uykusu ise derin

Alev alev yanmada

Kabarmış yüreği koca denizin.

 

N’oldu sana böyle bebek, n’oldu

Kapanı vermiş gözlerin

Bilirim, benzin neden soldu?

 

Ölüm melekleri bölük bölük geldiler

Çok çalıştılar bu gece

Ciğerimi delik delik deldiler.

 

 

İzmit’i, Yalova’yı sel aldı gitti

Bir kez okşayıp öpmedim

Sevdiğimi el aldı gitti.

 

 

Ateş almış yanıyor Gölcük’ün koca gölü

Bir kez okşayıp öpmedim,

Sevdiğimi el aldı gitti.

 

Ateş almış yanıyor Gölcük ve çevresi o gün dört bir yanda acılar salıyordu. Bizden, bizim Abdulkadir Kacar’ın kızı Nimet de eşi ve çocuklarıyla birlikte toprağa gömülüp gitmişlerdi. Sakarya’dan, Karamürsel’den daha ne acı sesler geliyor. Marmara daha kimlere mezar olmuyordu ki.

Diline sağlık, M. Kemal Yılmaz. Biz de o gün doğunun, Elazığ’ın Hazar Gölü’nde DSİ’nin kampındaydık. Deprem bir anda bizleri de vurmuş, kamp dağıtılmış, büyük bir acı, büyük bir sancı ile Elazığ’a dönmüştük.

Bir anda bakın nerelere kadar gidip geldik. Sayın Yılmaz, Erciş’lerden, Marmara’lara kadar götürüp getirdi bizi.

Ne diyelim, Yaradan bir daha bu tür acıları vermesin bize, bizlere. Kutsal toprak dururken gömdürmesin engin sulara denizlere. Yeri gelmişken bir daha yüce Tanrı’dan rahmetler diliyor, saygı le anıyoruz ölenlerimizi, şehit olanlarımızı.

Yazarın Diğer Yazıları