Şükrü KACAR

29 EKİM'E DOĞRU

Şükrü KACAR

29 Ekim cumhuriyetin kurulduğu gün.

Yıl 1923.

Yıl 2017 yine Ekim ayındayız.

Aradan tam 94 yıl geçmiş.

Benden sadece 4 yaş büyük cumhuriyet.

19 Mayıs 1927 günü dünyaya gelmişim. “Gülan ayının 19. Günü dünyaya geldiğimi söylerdi rahmetli anam.”

Aylar, yıllar nasıl da akıp gitmiş.

Nerede ise 100 yılı buluyor.

6 yıl sonra cumhuriyetimiz 100 yaşına girecek.

Toplumların yaşamında yılların büyük önemi var.

Cumhuriyeti kuran Atatürk de, o tarihte henüz 43 yaşındaydı.

Atatürk ve onunla birlikte yürüyen savaş arkadaşları…

Saymakla bitmez o komutan ve askerler.

Cumhuriyet kurulmuş, evrim ve devrimler bir bir boy göstermeye başlamıştır.

Koskoca bir imparatorluk yerine, genç bir Türkiye Devleti geçmiş.

O günlerde İslâm coğrafyasında; bilim, teknoloji, sanat, kültür, demokrasi dışı bir görünüm egemen. Üstelik bir de mezhep kavgaları sürüp gitmektedir.

Özünde gelişmeye, kültür ve bilime açık olan İslâm dininin, geçmiş yüzyıllardan devir alınan fıkıh mirası ve mezhepçi doktrinlerle önü karartılıyor; bununla da kalınmayarak İslâm’ın gelişmeye ve bilime açık yönü bir tür göz ardı ediliyor. Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyet devrimleriyle şeriatın ve doğmaların baskısı altında durmadan karanlığa sürüklenmeye çalışılan bu durumu aydınlığa kavuşturmak için büyük çabalar gösteriyor. Kısa zamanda çağdaş uygarlık yolunda büyük adımlar atılıyor.

Bilinen o ki, laikliğin ışığından yararlanmayan bir Müslüman ülkede ne huzur, ne istikrar, ne bilim ve ne de özgürlük; ne demokrasi ne de çağdaş bir uygarlık olur. Zira laiklik, bütün dinlere ve inançlara saygıyı öğretir; devletin herkese karşı tarafsız olması kuralını getirir. Bu kural, ülkede barışın ve kardeşçe anlaşmanın güvencesi olur. Bilim, doğmaları sorgulayan, ampirik araştırmayı çağrıştıran, teşvik eden laik anlayışla gelişir. Laiklik nerede egemen ise orada bilim ileridedir. Eğitim orada önde gelen en büyük sorun olmuştur. Biline ki şeriat hukuku ile demokrasi asla bağdaşmaz. Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve özgürlükler, sadece laikliği benimseyen bir toplum düzeninde yaşama olanağını bulur. Kavgalardan kurtulmanın, yoksulluk ve cehaletten kurtulmanın tek yolu laiklikten geçer.

Atatürk daha cumhuriyeti kurmadan önce çok gezen, çok ülkeleri gören ve İslâm’ı da o derece bilen bir kişiydi. İstanbul Sultan Ahmet Camii’nde ilk Türkçe hutbeyi de Atatürk okumuştu. Böyle bir devlet adamının, dine karşı, din düşmanı olması mümkün müydü? Bir bakınız Atatürk dönemindeki Diyanet İşleri başkanlarına. Öylesine seçkin, öylesine güçlü insanlardı hepsi de.

4 yıl süren bir büyük savaştan çıkılmış, Osmanlı’dan kalan o kadar dış borçlar ödenmiş, yakılan yıkılan yerler bir bir onarılmaya başlanmış bir ülke yani Türkiye; 1929’larda bütün dünya büyük bir ekonomik kriz geçirirken, Atatürk Türkiye’si bu krizden hiçbir zarar almadan çıkmayı başarmıştır.  Okuyanı, yazanı o değin az olan Türkiye, bunu Atatürk sayesinde başarmıştır.

1928 de yeni Türk harflerinin kabul edilmesi; iki yıl içinde 1.5 milyon insanımızın okur-yazar olmasını sağlamıştır.    O dönemde ülkede okur-yazar oranı yüzde 12 dolaylarında idi. Buna karşı cumhuriyet Türkiye’si ülkeye  sayısız hizmetler getirmiş, büyük eserler kazandırmıştı. 1934’lerde kadınlarımıza seçme seçilme hakkı getirilerek o tarihte on beşten fazla kadınımız milletvekili olarak TBMM’ye gönderilmişti. Oysa o dönemde dünyanın hiçbir ülkesinde kadınlara verilen böyle bir seçme ve seçilme hakkı yoktu. Ne yazık ki bugünkü Türkiye’de Atatürk hakkında kimi yanlış söylemler ve karalamalar sürüp gitmekte, bu da bizleri fazlasıyla üzmektedir.

Evet, kısa bir zaman sonra cumhuriyet bayramını kutlayacağız. Savaş dalgalarının sınırlarımıza kadar ulaştığını görüyoruz. Her zamankinden çok birlik ve beraberliğe, kardeşçe yaşamamıza büyük ölçüde ihtiyacımız var.

Şimdiden bu büyük bayramın hepimize kutlu olmasını diliyorum.   

Yazarın Diğer Yazıları