Şükrü KACAR

24 Kasım "Öğretmenler Günü"

Şükrü KACAR

Türk eğitim tarihinde 24 Kasım’ın ayrı bir yeri ve ayrı bir değeri bulunmaktadır.

Başöğretmen ATATÜRK, seçmede ve uygulamada da o tür becerisini ortaya koyan bir devlet adamıdır.

Cumhuriyeti ilan ettikten sonra, “Asıl zor işler, bundan sonra karşımıza çıkacaktır” demişlerdi.

Türk toplumu, eğitim bakımından çok gerilerde kalmış okur-yazar oranı yüzde 10’lar düzeyinde sürüp gelmişti.

O bakımdan, yüce Atatürk, eğitime öncelik ve eğitimi ön plana alarak 1928’lerde “Harf Devrimi” n, gerçekleştirmişti.

24 Kasım 1928’de yeni Türk Harfleri kabul edilir edilmez, önce GECE MEKTEPLERİ açılmış ve iki yıl içerisinde bir buçuk milyon insanımız okur-yazar olmuştu.

Bugünlerde bile eğitim, başlıca sorunumuz olarak karşımıza çıkmakta ve ön planda tutulmaktadır. 

Atatürk döneminde arka arkaya üç değerli insan eğitim bakanı olmuş, Atatürk de başöğretmenliğini sürdürmeye çalışmıştır.

Mustafa Necati, Saffet Arıkan ve Hasan Ali Yücel.

İşte Cumhuriyetin ilk üç değerli eğitim bakanı.

Hala bunları böylesine bilir ve saygıyla anmaya çalışırız.

Öğretmenliğimizin ikinci yılında, 1946’da Hasan Ali Yücel Elazığ’a gelmiş ve HALKEVİ olan bugünkü Öğretmenevinde bir bir bizlerle tokalaşarak hal hatırımızı sormuşlardı. Cümle kapıda durup sıra ile hepimizin bir bir elini sıkması, bizler için çok mutlu ve de sevindirici bir olaydı.

Bir de Demirel’in başbakanlığı döneminde başbakanla birlikte Elazığ’a gelen Milli Eğitim Bakanı İlhami Ertem’i hatırlıyorum (ki Elazığ da valilik de yapmıştı) öğretmenleri bir yana bırakın, Milli Eğitim Müdürü ile bile görülmemiş, başbakanın hep yanında oturarak bizleri kuşbakışı izlemeye çalışmışlardı. Bu tür insanları, bu tür bakanları da görmüştük.

Bu bakan, Mardin Valisi iken de o tür davranışlarda bulunur ve öğretmenlere bir başka pencereden bakmaya çalışırdı. Böyle bir davranışı, belediye başkanı olduğum dönemde meclis üyesi Baki Doğan’la Ankara’ya gittiğimizde Bakan İlhami Ertem’e de uğramış, girişte bir masada birlikte oturduğu bayandan ayrılıp şöyle bir hatır sormadığına bir o kadarda üzülmüştüm.

Bu toplumun, Atatürk’ü hep baş tacı olarak anmasının gerçeğinde de bu yatmaktadır.

10 Kasım’da gösterilen ATATÜRK SEVGİSİ, 24 Kasımlarda akıp gelen sevginin silinmez bir parçası oluyordu.  

10 Kasımlarca, 24 Kasımlarca ATATÜRK’LERİ gönlümüzce anmamızın içeriğinde de bu tatlı duygular yatmaktadır.

1923’de Cumhuriyet kuruluyor.

1928’de Yeni Türk Harfleri kabul ediliyor.

1929’da bütün dünyada ekonomik bir kriz yaşanıyor.

Bu krizden yara almadan kurtulan ülke de Türkiye oluyor.

Daha altı yıllık bir ülke Türkiye.

Ama başında ATATÜRK ve ona candan bağlı, iş bilir insanlar var. Kendinden önce ülkeyi ve ülke insanını düşünen yöneticiler var. O kadar savaş getirileri ödendikten sonra, bir de parası o derece değer eden bir Türkiye var. Bir Türk Lirası, iki buçuk Amerikan Dolarıdır, o günlerde. Her şeyimizin ayrı bir değeri, ayrı bir saygınlığı sürüp gitmektedir.

Mardin’de ilköğretim Müfettişi iken, yaşlı müfettişlerden ESAT Artukoğlu “Biz o dönemlerde yirmi lira aylık alırdık.

Harcar harcar bitiremezdik. Ay sonunda bir bakardık daha cebimizde sekiz dokuz liramız kalmış…”

İşte Yeni Türkiye’de Atatürk Türkiye’sinde yaşanan gerçek buydu. 

24 Kasım’lar, o günden bugüne kadar böyle akıp gelmişler.

Her yıl ÖĞRETMENLER GÜNÜ olarak kutlamamız, büyük bir gerçeğin kendisi olmakta ve öğretmenlerimize ayrı bir değer vermektedir.

Öğretmen Okullarını bir çırpıda kapatan zihniyeti, bu yüzden lanetliyor, 24 Kasım’ların sonsuza dek sürüp gitmesi dileğimle bütün öğretmenlerimizin bu güzel günlerini gönlümle kutluyorum.

Diliyorum, Başöğretmenin ve öğretmenleri, sonsuza dek hep bu duygularla yaşarlar.

Bayrağımız hep böyle dalgalansın, marşlarımız hep öyle söylene dursun.

24 Kasım Öğretmenler Günümüz kutlu olsun.

Yazarın Diğer Yazıları