Ömer Enes YILAR

'ORTA HASAR' 'KEBAN' VE 'SORİ ŞELALESİ'

Ömer Enes YILAR

Baba tarafından tamamen Alacakayalıyız. Dedem Alacakaya’da bir fabrikada çalışmış ve emekli olduktan sonra Elazığ Hüseynik Mahallesi’ne göç etmiştir. Dolayısıyla bu ilçenin bende ayrı bir önemi vardır. Gidenler bilir, Alacakaya, sonbaharda ayrı bir güzelliğe bürünür, doğası, tarihi dokusu bir başka görünür. Bu güzelliği yeninden hatırlamama vesile olan ve müjdesini verdiği haberle ilçemize önemli değerler katmaya hazırlanan Belediye Başkanı Başaran Yaşlı’ya bir Alacakayalı olarak teşekkür etmemi çok görmeyin. Eğer projeler tamamlanırsa 4. Murat Han ile Sori-Sularbaşı Elazığlıların hatta yerli ve yabancı turistlerin uğrak yerleri olmaktan kendini alıkoyamayacaktır.

**********************************************

İki konuda destek isteyeceğim. Deprem ve pandeminin açtığı yaralar doğrultusunda birinci isteğim ‘orta hasar’ konusunun gündemden düşmemesi. Geçen gün Fırat Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan Aksoy ile deprem konusunda bir mülakat gerçekleştirdim. Bizatihi gidip kafamdaki sorulara cevap buldum. Aynı zamanda diğer uzman görüşlerini de devamlı takip eden biri olarak söylüyorum Elazığ veya çevresinde meydana gelecek bir depremde 24 Ocak depremindeki kadar şanslı olmayacağız. Şans dediysem yanlış anlaşılmasın. Uzaman görüşleri doğrultusunda daha önce dünyada ve Türkiye’de meydana gelen depremler 24 Ocak’ta meydana gelen depremle kıyaslandığında deprem anında yıkılan yapılar ve can kaybı oranında çok şükür iyi durumdaydık. Bunun nedeninin araştırılması hala yapılıyor. Beni ikna edecek en etkili görüş, kanıtlanmadığını söylese de Prof. Dr. Ercan Aksoy’un metamorfik kayaçların deprem dalgalarının şiddetini yavaşlattığı görüşüydü. Başka bir depremde kırılan fay güzergahlarında bu tarz jeolojik yapıların olmaması ihtimali ve Elazığ’da mevcut durumda 6 şiddetindeki bir depremi bile kaldıramayacak binlerce bina olması, en kötüsü bu yapıların içerisinde hayatına devam etmek zorunda olan çoluk-çocuk, yaşlı-genç, kadın-erkek on binlerce insan yaşaması beni kahrediyor.

Hayal gücümü kötüye kullanmak istemiyorum ama bir düşünün yahu bir düşünün! Allah korusun Elazığ’da veya yakınında bir deprem meydana gelse, orta hasarlı bir binada yıkım olsa, orada ayla bebek gibi bir bebek enkaz altında kalsa ne diyeceğiz kendimize?

Destek isteğimin ikincisi de Keban ve Ağın için. Keban’da hastane yok, vallahi yok! 2020 yılında, Elazığ’ın bir ilçesinde hastane yok! Ağın’da da yok! Sağlık ocağı var ama orada da yeterli araç-gereç yok! Bu konu gündemden düşmese de o insanların mağduriyeti giderilse keşke. Pandemi döneminde yaşlı, bebek, maddi durumu yetersiz insanların bu kış günlerinde kalkıp Elazığ’a gelmeleri yüreğimizi sızlatıyor.

***************************************************

Nasıl oluyor da milli ve manevi değerlerine bu kadar değer veren, tarihine,  geçmişine bu kadar aşık insanların yaşadığı bir memlekette, bazı değerlerimiz rahatlıkla aşağılanabiliyor?

 

Bugün Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un bahsettiği gibi ‘dizi film’ ihracatında Amerika’dan sonra dünya ikincisiyiz. Ben de dahil ülkemizin büyük çoğunluğunun kaçırmadan izlediği dizi olan ‘Kuruluş Osman’ dizi film ihracatındaki ürünlerin en başında geliyor. Geçmişimizi hatırlamamızı sağlayan, izlerken milli ve manevi duygularımızı kabartan bu dizinin arasında yayınlanan bir reklam filmine dikkatinizi çekmek istiyorum. Duyguların doruğunu yaşarken yayın kesiliyor ve bir reklam filmi oynamaya başlıyor. Reklam’da sırasıyla; lahmacun, döner, tantuni vb. tamamen bizim kültürümüze ait yemekler, kötü gösteriliyor. Sonra oyuncu ‘Ton mu yesek?’ diye bir soru soruyor ve iştahları kabartacak sunumlarla ton tüm ülkenin algısına işleniyor. Bizim kültürümüze ait yiyeceklerin kötülendiği araç –televizyon- yayınlayan kanal – milli hassasiyetleri en fazla savunan kanal- yayınlanmasını sağlayan ve geniş kitlelere ulaştırılmasında birincil kaynak olan yayın – milli duygularımızı en fazla okşayan yayın- bu noktadan sonra yapacağımız tek eylem düşünmek… Tamam, ton da yiyelim ama lahmacunumuzdan ne istiyorsunuz?

 

Yazarın Diğer Yazıları