Muhammed KURŞUN

Dünden Bugüne Sevgiye Daha Çok Mecburuz

Muhammed KURŞUN

Dünya ve ülkemizin trafiği öylesine baş döndürüyor ki; bizler içerisinde sevgi ve saygıyı kaybederek daha da müspet duruma sokmaktayız. Oysa ki, paylaşamayacağımız ne olabili değil mi?

Bir taraftan komşu ülkelerin zor günler yaşaması diğer taraftan da Müslüman coğrafyası üzerinde oynatılan oyunlar elbette bizleri de derinden üzmektedir. Bu konuda daha önceki yazımda belirttiğim diplomasi çözümler aramamız aslında Türkiye’nin ne kadar önemli ve kilit noktada olduğunu göstermektedir. Aslında daha iyisini de başarabiliriz, nasıl mı diye soracaksanız tek cevap dış politikada duruşumuz karşısında birliktelik konusunda kenetlenmemizdir. Aksi takdirde masada ne kadar kuvvetli görünüyor gibi olsak ta emin olun içi boş bir poşetten başka bir şey olmaz. Yani birlikteliğe, saygı ve sevgiye mecburuz…

Diğer taraftan ülkemize baktığımızda bazı dış mihraklar aramızda Alevi-Sünni konusunda fitili ateşleme gayretindedir. Sakın bu oyunlara gelmeyelim ve gücümüzü birlikteliğimizle birlikte ortaya koyalım. Hatta bu konu ile ilgili ortak konserler, sempozyumlar, yarışmalar.. vs gibi etkinliklere hız verelim. Yerelde Valilik ve Belediyeler bu konuda öncülük yapabilir ve ilk örneğinizi Elazığ’da kamuoyuna gösterebiliriz.

Meselenin tek özü paylaşalım ve sevgimizi saklamadan birbirimize gösterelim. Emin olun bu dış mihraklar hiçbir zaman istediklerini alamayacaklar. Bu konu ile ilgili bir hikayeyi paylaşmak istiyorum umarım mesaj doğru adrese ulaşır...

Bir gün sormuşlar ermişlerden birine: "Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?" Bakın göstereyim demiş, ermiş. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış.

Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar. "Ermiş bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koymuş. Peki demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.

Bunun üzerine şimdi demiş ermiş, sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe. Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. "Buyurun" deyince, her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içirmiş.

Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan işte demiş ermiş, 'kim ki gerçek sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz ve şunu da unutmayın, gerçek pazarında alan değil, veren kazançtadır daima.

 

Yazarın Diğer Yazıları