Mehmet EMRE

ŞARTLI SEVGİLER

Mehmet EMRE

Geçenlerde çok hoşuma giden bir yazı okudum. Sevgi ve türlerini o kadar güzel ifade etmiş ki; günümüz de ki sosyal, ailesel, ticari bir çok ilişkiyi özetlemiş. Yazı şöyle başlıyor.

Masumi Toyotome´nin “Üç Çeşit Aşk” adlı eserinde sevgiyi türlerine ayırmış ve şöyle izah etmiş:

"Herkes sevilmek ister, ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz?". Dünyada 3 tür Sevgi vardır. Bunlar, eğer, çünkü ve rağmen sevgi türleridir.

Eğer türü sevgi tamamen kişinin yapması gerektikleri üzerine yoğunlaşıyor. “Eğer dediğim gibi biri olursan seni severim!” tehdit içerikli bir sevgi hissettiriyor. Kişi kendisi gibi düşünen, davranan ve kendisinden bir tane daha isteyen bir kişilik beklentisi ile seviyor.

Çünkü türü sevgi ise maddi ve hayvani beklentilerin tatmini üzerinden yol alıyor. Tipik bir ev kadınının “Seviyorum çünkü beni doyuruyor..” Ya da bir çocuğun babası için “Seviyorum çünkü bana harçlık veriyor..” ve ya herhangi bir dostun “Onunla güzel vakitler geçiriyorum ve bana kazandırıyor”  demesi gibi.. Ne yani bu dediklerin olmaz ise sevgin olmayacak mı?

Bu iki tür çok zararlı bir şekilde kişileri kişiliklerinden ederek yol almaya devam ediyor. Günümüzde bu iki tür sevgi kısa vadelerde beklentiler karşılandığı ve beklenti oluşan kişilerin zamanla beyinsel yükü arttığından dolayı pes ettiği için sonu hüsran ve şiddet ile sonuçlanabiliyor.

Günümüz de dillerde pelesenk olan “Hatırın için çiğ tavuk yerim” sözü de buradan gelse gerek..!

Gelelim “RAĞMEN” türü sevgiye..

Burada kişinin yada kişilerin herhangi bir görsel güzelliğe, zenginliğe, çekici bir niteliğe ve ya beklentiye karşı sevgiden ziyade; kişinin olduğu gibi kabullenilmesi yatıyor. Kişinin beklentilerinin oluşmadığı durumlarda bile sürebilen bu sevgi türü her kesin beklentisi olmakla birlikte, kişileri eksikleri ve var oluşu gibi sevilmesini sağlıyor.

Sevgili okur etrafına bir bakar mısın?

Genelde sosyal medya üzerinden oluşan sempati ve sevgilerin, siyasi düşüncelerin uyuşmaması durumunda hakaretlerin nerelere vardığını gayet güzel bir şekilde görüyorsundur.

Hele hele siyasi paylaşımlarda kimilerinin menfaatlerine ters düşüldüğü zaman ne kadar küçüldüğünü de görüyorsundur.

Beklentiler üzerine oluşmuş dostlukların ne kadar yıl, ay,gün sürdüğünü/süremediğini fark ediyorsundur.

Eski dostluklara baktığımız zaman cami avlusunda nükte ile şakalaşan, saçı sakalı ağarmış cennet yüzlü iki yaşlı bireyin anılarını konuşurken ne kadar masumane konuştuğunu ve dostluklarının her şeye rağmen atmış yetmiş yıl sürdüğünü sempatik sohbetlerinde hissediyorsundur.

 

Biz “Her Şeye Rağmen” türünden bir sevgiyi bulabilecek miyiz?

Ya da bulmak için nasıl bir çaba sarf ediyoruz?

Bir gün güzel yüzümüz solduğu zaman, her hangi maddi bir konu da tökezlediğimiz zaman ya da her hangi bir konu da fikir ayrılığına düştüğümüz zaman; eşimizin, dostlarımızın ve sevdiklerimizin bizi aynı duygu yükü ile seveceğinden emin olamamak ne kadar ürkütücü değil mi? İşte bu korkunun verdiği paranoya ile yaşamamak adına kişileri olduğu gibi kabullenmek, ilişkimizi her hangi bir şart üzerine inşa etmemek için beklentilerimizi minimize edip bu temeller üzerine kurmak için çaba sarf etmeliyiz diye düşünüyorum.

Eğer şoyle bir insan olursan, şunları şunları yaparsan yani benim istediğim insan modeline uygun davranırsan, seni daha çok severim diyen bir zihniyetten fayda gelir mi? Gerçekten seviyor mudur?

Yazar haklı olduğunu kanıtlamak için sizi bir teste davet ediyor. "Şu soruma cevap verin" diyor :

"Kalbinizin derinliklerinde dünyada kimsenin size aldırmadığını ve hiç kimsenin sizi sevmediğini düşünseydiniz yiyecek, elbise, ev, aile, zenginlik, başarı ve üne olan ilginizi yitirmez miydiniz?"

 

Her şeye RAĞMEN sizi sevecek/seveceğiniz insanlarla karşılaşmanız temennisiyle..

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları