Mehmet DUMAN

YANGIN YERİ

Mehmet DUMAN

 Bu sezon üst, üste galip geldiğimiz iki maç hatırlamıyorum diyebilirim. Çok arzu ettiğimiz, başarabilecek güçte dediğimiz Elazığ sporumuz iki hafta da elde etmiş olduğu altı puanın verdiği moralle kalmayıp, ikili averaj sisteminde de rakibine üstünlük sağlayarak moral ve sıralama olarak azda olsa nefes almış oldu. Öyle ki, gözümüzü çevirip bu hafta sonu oynanacak maçlara baktığımızda yangın yeri dediğimiz düşme hattını ilgilendirmeyen maç sayısı sadece iki maçla kısıtlı görünüyor gibi. Altınordu-Samsun spor, Ümraniye-Bandırma spor, Balıkesirspor-Mersin İdman Yurdu, Manisaspor-Malatya, Antep Belediye-Denizlispor ve Şanlıurfa-Sivassoor maçlarından hangisi için bizim sorunumuz değil diyebiliriz ki. Onun için bu yangından bir an evvel çıkmamız bizim kurtuluş yılımızda en büyük ilacımız olacaktır. Ayrıca bu saatten sonra iyi takım, kötü takım sözleri de bence bu ligin dışında tutulmalıdır. Puan cetveline baktığımızda on ikinci basamakta olan Elazığ sporumuzla, ligin son sırasında bulunan Mersin takımı ile aradaki puan farkının sadece üç olması savunduğumuz cümlenin ne anlama geldiğine bence en güzel örnektir. Bu anlamda bu hafta sonu oynayacağımız Adana Demir spor maçında her ne kadar cezalı taraftarlarımızda olsa, Elazığ sporumuza destek anlamında Göztepe maçına gelmeyen taraftarlarımızı bu maça çekmek için bazı çalışmaların yapılması gerekir diyorum. Çünkü bu maçta alacağımız galibiyet hem Adana takımı ile olan puan farkının çok aza inmesine hem de orta sıralarda yer bulma adına çok anlamlı olacaktır. Üç puanla döndüğümüz Bandırma spor maçına az parantez açacak olursak, Elazığsporumuz’un bu maçta aklıyla galip geldiğini söyleyebilirim. altıdan daha fazla puan değerine sahip bu maçta, saha ve iklim şartları düşündüğümüzden daha kötü olunca, maçın ilk yarısı için Elazığ sporun tek amacı, bu yarıda hem rakibin yorulmasını sağlamak hem de gol yemeden ikinci yarıya çıkmak üzerine oluşmuştu. Bu amacına kalesinde yaşamış olduğu bir kaç tehlikenin dışında ulaşan Elazığ spor, sadece ileriye top taşımakta zorlandı diyebilirim. Cajic’in ayakta durmakta ve top taşımakta zorlandığı bu yarı için ön libero da gününde bir Alpaslan düşünülüp, Traore bu görevi üstlenebilir miydi? diye düşünürken, bu düşüncemiz, iç durumu bilmediğimizden sadece bizim düşüncemiz diyebilirim. Dolayısıyla İlk yarıyı istediği gibi kapayan Elazığ spor ikinci yarıda rakibinin üzerine, yorgunluğu, rüzgarı ve gol ayaklarını ekleyerek yüklenmeyi düşünse de, ilk yarıda kendisinin yapamadığı girişimi rakibinden görünce adeta bu yarıya 1-0 mağlup başlamış oldu. Bu golün üstesinden geleceğine olan umudumuz bu takım için hiç bir zaman yok olmadığından dolayı, az gecikmelide olsa Göztepe maçında Youssef’in ortalayıp Kehinde’nin kafayla attığı golün kopyasını tekrar izleme fırsatını da yakalamış olduk. Bu golün ikinci yarı düşüncesine yetmeyeceğini düşünen Elazığ spor işi fazla uzatmadan altın kafa Kehinde’nin ikinci defa ağlarla kucaklaşan vuruşu ile maçın sonucunu tayin ederken, bir diriliş hikâyesinin senaryosunu da yazmış oldu. Kısaca, istedik ve aldık derken istemenin ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Dilerim bundan sonraki maçlarımızı da rakiplerimizden daha çok ister ve arzu ettiğimiz yere rahatlıkla kavuşuruz diyorum. O halde durmak yok, yola devam.

Yazarın Diğer Yazıları