Yaklaşık üç hafta süren bir tatil molamızın ardından siz değerli okuyucularım ve dostlarımla tekrar beraber olmanın mutluluğu, son zamanlarda Millet olarak yaşadığımız kadına şiddet ve şehit evlatlarımızın verdiği üzüntüyle ne yazık ki bizleri derinden yaralayan bir hale büründü. Ölürken adam Azrail'e sormuş : “Ölüm anında Melek olarak sen geliyorsun da, doğum anında neden Melek yok?” Azrail: Annen var ya. Şimdi varın siz söyleyin, nasıl ödenecek bu hak, nasıl altından kalkılacak. Bir can değil, bir ana değil, henüz on yaşında bir çocuğunda ömür boyu sonu olmadı mı bu şerefsizlik. Siz o çocuğun bir ömür boyu bu sarsıntı ile nasıl yaşayacağını düşünebiliyor musunuz? Hangi vicdan, hangi baba, hangi el bu çıldırmış zihinlerin kalemini kırmaz şaşarım.
Bitti mi dersiniz hayır bir gün sonra yine aynı vahşet, sonraki gün yine aynı. Bitmeyecek gibi her gün yeni bir kahroluş, yeni bir yıkılış. Cezalar caydırıcı değil, cezalar sorunu çözmüyor. İbret-i âlem için asacaksın. Beslemeden, gününü gün etmesine fırsat vermeden, paşalar gibi yaratım diyemeden. Duyuyoruz, iki küçük çocuk silahla şakalaşırken birbirlerini vurmuşlar. Görüyoruz, şahit oluyoruz, cebinde kesici alet, belinde pompalı ya da adını bilmediğim, duymadığım başka silahlar. Can değeri kalmamış, döner bıçakları, şişler, kezzaplar ve diğerleri. Hangi beyin kestiği canı kıyma makina sın da doğrar sonrada çöpe atar, hangi akıl buna akıl sır erdirir şaşarım. Eskiden dövüş mertçe olurdu, babayiğitlik, babalık sahip çıkmak, korumak, kollamakla olurdu. Boşandığın eş bile, çocuklarının anası olduğu için sahip çıkılır, destek olunur, saygı duyulurdu. Erkeklik belinde silahla, cebinde bıçakla olunmazdı. Kulaklarıma inanamıyorum, falan adam babaymış, ne yapmış sormama gerek kalmadan babalık anlamının bu gibi yobaz düşüncelerle nasıl çekilip hırpalandığını duyuyorum. Yanında üç beş çakkal, birilerini vurup kırmak, kadına kıza saldırmak, kötü yola teşvik, gençleri çocukları yanlış yollara yönlendirmek, üç beş gün içeriye girip çıkmak, belinde silah, ağızlarda küfür.
Ben bu babalığı sevmedim nedense. Bunun adı bizim kitabımızda şerefsizlik, adilik, kahpelik olur. Bizde baba, mahallenin büyüğü, giymez giydiren, yemez yediren, garibanın hakkını koruyan, yetimin, öksüzün başını okşayan dı. Bizde baba mert, delikanlı, küçüğünü seven, büyüğüne saygı gösteren di. Biz babayı böyle gördük, böyle bildik. Başka da ötesi olmadı, olamazda. Suçlu aramıyorum, sormuyorum. Üzerimize oynanan oyunların ilmek, ilmek nasıl ruhumuza kanımıza, geleneğimize göreneğimize işlendiğini görüyorum. Gençlerimiz işsiz, vasıflı, kültürlü, değerli nesillerden çok üniversiteli olsun peşindeyiz. Annesine otobüste yer vermeyen nesillerle karşı, karşıyayız. Kıran, asan, kesen, öldüren nesiller bizi bekliyor. Üç beş milyon Sözde mülteciye verdiğimiz değeri kendi evlatlarımıza veremediğimiz için, bozuk kişilik, psikolojik rahatsızlık, ilaç kullanımı, kullanımı yasak uyuşturucuların vereceği her türlü hareket ne yazık ki bizleri bekliyor. İlkokul çağına kadar inen silah taşıma önlenemez hızla devam ederken İnternet sitelerinden her türlü silahın rahatça satıldığına televizyon haberlerinden şahit oluyoruz. Dur diyen yok. Silahlar yasaklansın, kaldırılsın, toplatılsın.
Millet olarak yaşadığımız ekonomik sıkıntılar, işsizlik, karamsarlık, stres, terör, gelecek kaygısı inanın en küçük olayda dahi bizi kendi öz değerlerimizden alıp vahşi bir katil yapabiliyor. Allah'ın verdiği canı ancak Allah alır. Ne olur koruyun kollayın, her can bu vatan için çok değerli, çok kıymetlidir. Vatan bu Milletin anasıdır, sönmeyen, yıkılmayan, yıkılmayacak ocağıdır.
Biz kendimizi kaybedersek, biz değerlerimizden kaçarsak yarın kendi Vatanımızda el konumuna düşeriz. Allah korusun diyerek, Sizleri Allah'a emanet ediyorum.