Mehmet DUMAN

KOMADA BİR ŞEHİR

Mehmet DUMAN

Büyük ya da gelişmiş bir şehir olmadığımıza göre, eskimeye, daralmaya ya da açık alan alış veriş merkezi olmaya aday yerleşim yerimizi yaya gezelim dediğinizde ordu evi ile heykel arasını mekik dokuyabilirsiniz. Yaşanmışlık sürecine baktığımızda yaklaşık altı ay önce tarihinin belki de en büyük depremini atlatmış, ardından binlerce artçı sarsıntılarla insanımıza ve yapılarımıza bir yığın stres yüklemekte geri kalmamış bu sıkıntının ardından küresel olarak yaşadığımız çağın hastalığından nasibimize düşeni almaktan da geri kalmadık diyebiliriz. Binlerce evin yıkılmasında üzerimize hak buyrulan seyirci rolünü elimiz kolumuz bağlı bir şekilde yerine getirirken, canımıza yapışan çağın hastalığında da kaybettiklerimizi göz ardı ederek ne yazık ki üzerimize düşen tedbirleri çok çabuk bırakmış gibiyiz. Deprem sonrası bina öldürmez tedbirsizlik öldürür misali, Kimsenin kimseyi kandırmasına gerek kalmadan yapılanları, sözleri, karanlık yarınları düşünmek çaresizliğin anahtarı gibi karşımızda dururken, tükeniş ve haykırışların tavan yaptığı şehrimizde yıkılmayı bekleyen binlerce binanın olduğu da gözlerden kaçmayan bir hale gelmiştir. Kimisinin kapısı penceresi büyük bir cesaretle çıkartılmış, kimisi hırsızların iştahını kabartmış, kimisi de uyuşturucu kullanıcılarının meskeni olmuş durumda on binlerce yıkılmaya mahkûm boşaltılmış bina. Şehrimizin kış aylarını süre olarak fazla yaz aylarını ise kısa olarak yaşayan bir konumda olduğu düşünülürse yaklaşık iki ya da üç ay sonra soğuk kış aylarına adım atacağımız günler sayılı olacaktır. Vakit daralınca, alaca karanlık çöküp, kış mesaisi erken bitince hangi binanın önüne iş makinasını getireceksiniz, hangi birini yıkacaksınız. Allah esirgesin 2020 yılının deprem yılı olduğu konuşulurken bu şekildeki yapıların başımızı ağrıtmayacağını kim söyleyebilir ki. Çözüm heyelanlarla hızla kapanışa giderken hangi bir yerin neresinden tutup kaldıracaksınız? Hani yıkım ve yapım ihaleleri yapılmış iş bilenin silah kuşananın demiştiniz nerede kaldı sizin çokbilmiş edanız. Şehir içerisinde binlerce binanın akıbeti, insanların çaresizce koşturmaları, altı ay geçmesine rağmen topal aksak bir şekilde bir adım dahi yol alamamışken bu şehrin sonunu gerçekten düşünemiyorum. Belediye kısıtlı imkânlarla çalışırken, gelecek deki yol haritasını çizmekte zorlandığını, sadece yol, su, altyapı işine koşarak milletine yardımcı olduğu gerçeği kabul görürken geçen haftaki köşe yazımda olmasını temenni ettiğim projelerin ancak tozlu raflarda kendisine yer bulabileceğini de görür gibiyim. Şehrimizin manevi havası, kültürel ve tarihi dokusu, doğal güzellikleri bir nebze olsun içimizi ısıtıp bizi rahatlatırken, Elazığlı olarak da başımızın dik olmasına her daim vesile olmuştur. Özellikle son yıllarda gerek atanmış gerekse seçilmişlerin şehre bakış açıları, şehirden bir haber oluşları yürürken bile kaldırım taşlarını saymamıza yol açarken, virane olmuş, hak ettiği değeri görememiş, ihracatı, toprağı, üretimi sınıfta kalmış, çevre şehirlere göre bir adım bile yol alamamış olmamızın da önüne geçilememiştir. TOKİ konutlarını deprem konutları diyerek itelemeye kalkanların ne denli yakıştırma sanatından uzak olduğu gözle görülürken bunların bu kadar yıl nasıl sınıf geçtiği sorgulanır bir hale gelmiştir. Elazığ, yoğun bakım ünitesinde solunum cihazına bağlı yaşama tutunmaya çalışmaktadır, Elazığ, ağır yaralı koma hastasıdır, Elazığ, vasıflı göç vermiş, kocaman bir kasaba şehridir, Elazığ, bölge müdürlükleri ile memur şehri iken şimdi hırsızlık, cinayet, fuhuş, çeteleşme haberleriyle batan bir şehirdir. Allah yar ve yardımcımız olsun.

Yazarın Diğer Yazıları