Mehmet DUMAN

GÜLMEK Mİ LAZIM?

Mehmet DUMAN

Güler misin, ağlar mısın diye bir suale takılacak olursak cevabımız elbette gülmeyi tercih etmek olur. Kim gülmek istemez ki ya da bir başka söylem ve düşünce eyleminde bulunup acaba biz ağlanacak halimize mi gülüyoruz diyebilir miyiz kendimize. Destanlar yazılırdı eskiden, parayla alınır, kimse gerçeklik payını aramazdı. Genellikle yaşanmış hikâyelerin doküman haline gelmesidir destanlar.

Bu nokta da Elazığspor’un yazdığı destanlara hepimiz şahitlik ederek tek bir halka oluşturabiliyorsak, kimsenin gücü yetmez bu takımı kapatmaya diyebilme cesaretini de hep birlikte gösterebilmeliyiz diyorum. Son beş aylık zaman diliminde Elazığspor üzerine oynanan oyunlara baktığımızda ne yazık ki, ortada acemice yazılan bir senaryo ve acemi bir ekip tarafından yönetilmeye çalışılan bir tiyatro. Öylesine komik ve girdaplarla dolu içi boş bir oyun. İşin mutfak kısmında atanmışlar ve seçilmişler, sahne kısmında ise figüranlığa soyunmuş şovmenler. Rollerini tam olarak çalışmadıkları için birçok sahne ya da perdeyi yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar. Doğaçlama yapmak istediklerinde ise işin içine yetenek girdiği için ne yazık ki komik bir hale düşüyorlar.

 Elazığspor’u inanın unuttuk. Maçları yorumlama veya yazma gereği duymadığımız için, oynanan oyunda, ağlanacak halimize gülme sahnesi daha çok ilgimizi çekiyor. Profesyonelce yazalım düşüncesiyle bir tiyatro ancak bu kadar kötü yazılır, yönetilir ve oynanır diyoruz. Baktığımızda, içi boşaltılmış bir takım, tarihinin en büyük yardımını almış bir dönem, transfer yasağı, borçlar ve takımın puanlamadaki yeri, futbolcuların daha fazla dayanamayıp gitmeleri, stadyumun boş araziye dönmesi, tesislerin satılması gündemi, alternatif bir sahamızın olmaması bu tiyatronun ana temaları olarak kapanma noktasının ilmek, ilmek dokunmuş halkalarıdır diyorum. Kalem kırılmış diyoruz. Elektrik, su, yakıt, yiyecek, aslında bunlar sarayın bahçe kapısındaki kırpıntıların mercekle büyütülerek ikram edilen son dokunuşlardır. Bunlar sarayın en ucuz hesaplarıdır. Büyük hesap, bombanın bırakılıp perde arkasından izlenildiği genel kurullar ve beş aydır deneme yanılma tahtasına dönen atama ve işaretlerin sunduğu yönetim kurullarıdır. Genel kurullara bakıyorum. Sahne hazır oyuncularını bekliyor. Derken oyun başlıyor. Divan kurulu her zaman alıştığımız gibi. Sözde işi çok bilen bir başkan ve divanda ondan daha çok konuşan bir kâtip üye. Genel kurulun nasıl başlayıp bitirilmesi gerektiği önceden bunlara tebliği edilmiş sanki. Başlıyorlar istedikleri gibi oynamaya, yetenek gerektirir ne kadar oysalar da olmuyor bir türlü. Dilek ve temenniler bölümü seçimler maddesi öncesine alınırken, genel kurulun derneğin en büyük karar organı olduğu akıllarına gelirken nedense seçimler maddesi görüşülürken verilen listenin onayını bu karar organından alil acele kaçırıyorlar, tıpkı talandan mal kaçırır gibi. Geçmişi karıştırmayın derken, gecenin bir vaktinde oluşturulan listeleri oylamaya sunup oldubittiye getirirlerken, bu durumun hangi tüzüğün kaçıncı maddesinde olduğunu bir türlü açıklayamadılar. Yapılan bir hata varsa eğer kendi divan başkanlığından olmasından korktular. Söz verdikleri üyelere bakıyorsunuz ilk konuşan üyenin ortamı gerdiği gerekçesi ile sözleri kesilip konuşma süresine kısıtlama getirilirken diğer konuşmacıların konuşma haklarında herhangi bir kısıtlamanın olmadığını ve ortamı germe noktasında iki ton kömür gibi cümlelerle asıl cambazlık yapanlar ve gerenlerin onlar olduğu nedense görülmüyor. Bundan beş ay önce genel kurul salonlarında gözlerimin önünde Sebahattin hocaya saldıranların şimdi onu başlarına taç yapmaları komik duruma düşmenin kendisi olurken, bir başka konuşmacının her kongrede farklı algılamalar ve sözde Elazığ’ın hakkını koruma adına verdiği mücadele nedense bir başka genel kurula yansımıyor. Adama sormazlar mı belediye meclisinde rakip olarak gördüğün kişilere serzenişinde sınır tanımazken şimdi neden onlara karşı sus pus oldun. Şu sıralar gündemimiz olan ittifak yansımaları sizlere demi bulaştı yoksa. Genel kurul içerisinde genel kurul üyesi silmenin hangi mantık ve dernekler kanununa dayanarak yapıldığı da tam bir bilmece. Kısaca, tek perdelik bu oyunu çok uzattık, çok yıprattık. Acemice yazılan senaryoda ne yazık ki son sözü söyleyemedik. Çizilen projelere kurbanlar aradık, elimizdeki ateşi kucaktan, kucağa bıraktık.

Bombanın bırakacağı etkiyi ise zamana bıraktık, bekliyoruz. Ne diyelim, Allah sabırlar versin Elazığspor’u sevenlere, Elazığlıyım diyenlere.

Yazarın Diğer Yazıları