Mehmet DUMAN

GECENİN AYAZI

Mehmet DUMAN

Düşenin dostu olmaz derlerdi, başımıza geleni yaşadıktan sonra anladım ki, bizim bizden başka dostumuz yokmuş. Her daim dua ederiz, Allah devletimize, milletimize zeval vermesin diye. Depremleri, çığ felaketini, uçak kazalarını hep beraber yaşadık, hep birlikte üzüldük, kahrolduk, yaralandık, sokaklarda sabahladık. Yara bizim, insan bizim, başımıza gelenler bizim, bizim imtihanımız dedik, Rabbim beterinden esirgesin diyerek dualar ettik. Sığındık Yaradan a, sana muhtacız, biz aciz kullarız yardımını esirgeme üzerimizden istedik. Evsiz kaldık, kırıldı kolumuz kanadımız, kaybettik sevdiklerimizi yetim ve öksüz bir şekilde. Sığınacak limanımız önce Allah, sonra devletimiz ve milletimiz oldu. Yaramız derin, yaramız kabuk bağlar elbet diyerek sabır duasına yelken açtık. Nasılsın diyerek bizleri soranlara, Elazığ gibiyim diyerek verdiğimiz cevap yaşadıklarımızı anlatan tek kelimelik özet oldu. Yıkıldık, enkaza döndük, kara kış beyaz örtüsüyle beraber don yapmaya başladı her bir yanımızı. Üşüyoruz, güneş ısıtmıyor, hiç bu kadar baharı, yazı beklediğimiz olmamıştı. Hayatımız, ölmüş gibiyim mezarda değilim, mezardayım ölmüş değilim belirsizliği içerisinde dönüp duruyor sanki. Çocuklar üşüyor, çocuklar korkuyor, çocuklar daha çok perişan. Okulları yok artık, birçoğunun kitapları, kalemleri, forması da yok oldu. Tek miras kaldı kendilerine, oda yaşadıkları korku oldu. Unutmaz çocuklar yıllar geçse de aradan. Nasıl atlatacaklar bu durumu, nasıl kalkacaklar bu yükün altından, yaşadıklarından başka ne kaldı ki kendilerine anlatacakları. Sanmayın sıcak yuvamda üşümüyorum diye beni. Ben sizlerle beraber dert eyledim bu yükü kendime. Sizler üşürken ben ısınamam ki, sizler açken ben tok gezemem ki, sizler uykusuzken ben uyuyamam ki. Ben, sen, o ne fark eder biz bir bütünüz sonuçta. Evler yıkılıyor, kapısına, penceresine, hurdasın göz koyanlar, binalar çöküyor peteğini, kombisini çalanlar. Allah ıslah etsin. Bir çalkantıdır almış başını gidiyor. Ben kendi adıma hakkımı helal etmiyorum diyorum. Bir ton demiri kendisine kâr zannedip onlarca cana sebep olanlara, üç kuruş için yan cebe koyulan paranın karşılığı olarak verilen inşaat ruhsatlarını verenlere, işini sağlam yapmaktan kaçan, hak etmediği emeğin karşılığını helal sananlara ben hakkımı helal etmiyorum. Kalkmışız bu şehrin imarı için müteahhitlik istiyoruz, önce biz diyoruz nefsimize kulak vererek hakkımız varmış gibi. Babadan oğula miras olarak geçen, okuyanın önünde parasıyla duran kişilerin yaptıkları eserlerin karşılığı Elazığ değil midir, bilmezler mi ki bu kadar yıkılan, yok olan binaları kendilerinin yaptıklarını. Bilmezler mi ki bu kadar yetimin, öksüzün, garibanın, aç susuzun başlarını soktukları evlerine beton yerine dere kumu dolduranların kendileri olduklarını. Demiştik ya düşenin dostu yok diye, ayırmakta, ayıklamakta sıkıntı çekiyoruz, sapla samanı ayıklamak için çabamız yok. Karanlık gecelerde donarken, perişan bir halde yaşarken bile söylenmeyi, söylemeyi, istemeyi kendimize yakıştırmakta zorluk çekiyoruz. Bizim asili yetimiz buolsa gerek diyoruz. Hep birlikte üşüme Gakgom derken, kışın sonu baharı ve yazı hiç bu kadar özlememiştik. Geçmiş olsun Elâzığ’ım.

Yazarın Diğer Yazıları