Meğer ne kadar sahibin varmışta boşuna çırpınmışsın şimdiye kadar. Hainliğimiz, kinimiz, dedikodumuz bizim değil emanetmiş üzerimizde. Baksanıza, kısa bir sürede hem bunları üzerimizde attık, hem Elazığsporumuz’a sahip çıktık hem de birbirimize karşı sevgimiz, saygımız fazlalaştı. Yoğun bakımdaki göz bebeğimize verilen vitaminle yaşaması bir nebze ileriye taşınınca bu defada vitaminin sahipleri ve paylaşımcıları artmaya başladı. Aslında herkes biliyor kimin ne yaptığını. Seçimler, çıkarlar, adamcılık vazgeçemediğimiz aslımız olduğu için söylemek ve kabul etmek işimize gelmiyor nedense. Bir başka dikkat çeken unsurunda yedi den yetmiş e herkesin Elazığ da futboldan anlaması oldu bu süreçte. Bakıyorum da takıma hoca seçiminden, stadyum yerine kadar, hatta futbolcu bilgilerine kadar, taahhüt edilen paralara kadar her şeyi nede çok biliyormuşuz.
Herkes yorumcu, herkes hoca, herkes futbolcu, herkes taraftar, herkes çok koyu fanatik olmuş. Ekonomi, sosyal, siyasi, kültürel, edebiyat, sanat yazan ve çizen bile Elazığspor yorumculuğuna soyunmuş. Elazığspor’u yazıp çiziyorlar, Elazığspor’u eleştiriyorlar. Sporu ehline verin derken gelin çıkın işin içinden bu durumda. Futbol antrenörlük kursuna gittiğim dönemde, televizyonda yorumculuk, yıllardır süregelen spor köşe yazarlığım ve futbol il disiplin kurulu yöneticiliğimin yanında yirmi yıla yakın futbol oynamışlığım, çeşitli takımlarda yöneticiliğimiz, Amatör futbolcular federasyonu yönetim kurulu üyeliğim ile Anadolu spor gazetecileri derneği Elazığ şube başkanlığımızın yanına genel merkez yönetim kurulu üyeliğimiz yetmezmiş gibi, futbolu bilmek için biraz daha diyerek, antrenör gözüyle de bakmamız gerekir düşüncesiyle kursa katılmıştık. Demek ki bu durumda hiç de gerek yokmuş tüm bunları bilip bir yerlere gelme çabalarımıza. Nasıl olsa hamam hazır, dedikodu bile yakışıyor bizim şehre. Aklıma takılıyor bekliyorum kim ne kuzulayacak. Gerçi görünen köy her şeyi anlatıyor bakmasını bilene ama. Resim, tam bir komedi filmi afişi gibi, şimdi tüm yalakalıklar Selçuk Öztürk için.
Takımı bıraktığında arkasından atıp tutanlar, kuyusunu kazanlar, aynı dönemde çalışıp da üç kuruş alacağı için feryat figan koparanlar, ardından yazıp çizenler, bitler, kurtla dünyaya yeniden gelmiş sütten çıkmış ak kaşık gibi olmuşlar sanki. Daha öncesinde onun için atıp tutanların yanında olanların şimdi iyilik meleği misali dönek rolünü kapmak için çaba göstermelerine şaşırıp kalıyorum doğrusu. Selçuk başkanın Elazığspor’a tekrar sahip çıkmasına, kol kanat germesine inanın en çok sevinenlerden birisi olmuşumdur. Hatta bundan birkaç hafta önce bu takımın kurtuluş reçetesinin kendisinde olduğuna, bu hastanın onun gelişi ile yoğun bakımdan çıkabileceğine olan inancımdan dolayı kendisine bir mesaj yazdığımı bile gocunmadan ve çekinmeden söyleyebilirim. Onun için şunu da her daim söyleyebilirim. Allah razı olsun. Sadece onun için değil bu duam kim Elazığspor için bir çivi çakıp yaşaması için destek oluyorsa bu duam hiç kuşkusuz onlar içinde geçerlidir. Çünkü ben Elazığspor’u çıkarsız seviyorum. Yazımın sonunda Elazığspor için, İnşallah uyum sorununu ve takımı toparlayacak, bütünlüğü sağlayacak, baba, ağabey, arkadaş şefkati ile kucaklayacak bir hocanın da katılımı ile başarılara Balıkesir maçıyla beraber başlarız diyorum. Esen kalın.