İlhami BULUT

PARKTAKİ İHTİYAR

İlhami BULUT

            Çok sevgili okurlar bu yazımız, Elazığlı bir şairimizin ikramı olacak sizlere; bu şairimiz M.ŞÜKRÜ BAŞ.

           Günümüz şairlerinden olan M.Şükrü Baş’la Adalet Kurumunda teşriki mesaimizden dolayı; ayrıca ekstra bir ünsiyetimiz söz konusudur.

           Bu dik duruşlu şairimiz; ayrıca cevval kalemi ile halen bir mahalli gazetemizde; toplumun sorunlarını açık yüreklilikle, haklı olduğu yerde sözünü esirgemeden dile getiren bir yazarımız.

          “Azap Yol” diye bir de şiir kitabı bulunan şairimizin bana göre temayüz etmiş en belirgin yanı; kimseye yaslanmadan minnetsiz olarak hayata tutunarak yürümek.

            Bestelenen ve çok sevilen ..SARIKAMIŞ’TA O GECE …isimli dramatik bir şiirin de şairidir ayrıca M.Şükrü Baş;

            Bir gün sohbet esnasında dedi bu ay doğal gaz faturası çok yüklü geldi, ben de gönder savcı ödesin dedim, bir oğlu C.Savcısı; dedi “bana bak; ben o Sarıkamış Şehitleri gibi donacağımı bilsem, yine bu faturayı göndermem, sen ne diyorsun,,,,,,,” Böyle minnetsiz yaşamı şiar edinmiş bir şair; (bu anının paylaşım izni alınmıştır)

            Hayattaki acıları vicdan ve gönül imbiğinden geçiren M.Şükrü Baş kederleri bile kaliteli kılacak nitelikte sosyal şiirlere dönüştüre biliyor.

            Şimdi paylaşacağımız şiiri, hemen herkesin hayat akabinde yoluna çıkabilecek bir tablo;

 

PARKTAKİ İHTİYAR

Parkta bir sonbahar, bankta bir garip insan,

Öylesine mahzun, öylesine perişan.

Korka korka yanına gittim, başladık konuşmaya,

Ömürden yaprak yaprak dönemler anlatmaya

***

Dedim “Baba evli misin, yoksa dul musun? 

Niye böyle kederli, niye böyle mahzunsun? ”

Dedi “Dert ile nikâh kıydım', ben onunla evliyim,

Dört oğlum var, selvi gibi, dört de gelinim.”

***

Dedim “Hanımın ne oldu, yoldaşın nerde? ”

Dedi “Oğul, O ölünce düştüm bu derde.”

Dedim “Evin barkın ne oldu, gidecek yerin yok mu? ”

Dedi “Evlat deşme yaramı, başkaca işin yok mu? ”

***

Çekinme “Baba dedim, anlat bana derdini”

Dedi “Anlatsam da derdimi, sanki bende biter mi? ”

Dedim “Gitsene baba, oğullarının yanına”

Dedi “Gitmeye giderim de alırlar mı yanına? ”

***

Dedim “Baba önün kış, peki ne yapacaksın? 

Oğlun, torunun var, gitsene onlar baksın.”

Dedi “Gidemem oğul, gelinlerim bakmazlar, 

Oğullarım da onların sözlerinden çıkmazlar.”

***

Dedim “Şimdiye dek ne yaptın, hani senin servetin? ”

Dedi “Dört oğul büyüttüm, okuttum da everdim.”

“İyi ya” dedim “Ekmişsin, tohumunu hadi gidip biçsene,”

Dedi “Oğul sen ne bilin, kalkıp yolan gitsene.”

***

Dedim “Baba, peki bu günler nasıl geçer? ”

“Geçer evlat geçer” dedi, “Delip de geçer.”

Dedim “Baba kış ağır olur, bahara çıkar mısın? ”

Dedi “yudum yudum eriyorum, dönüp de bakar mısın? ”

***

Kalkmak istedim banktan, titredim kalkamadım.

Sanki bir aynaydı karşımda, kendi kendime baktım.

Demek ki kader sessiz sessiz örüyorken ağını,

Yarınlar meçhul bize, kimler bilir yarını?

***

Güneş girmişti yuvasına, yağmur çiseliyordu; 

Evi yurdu olanlar, evine gidiyordu.

Birbirimize sokulduk, benle ihtiyar,

Birer birer yanıyordu lunaparkta lambalar.

***

Akşamın karanlığı, çökmüştü üstümüze; 

Teker teker kapandı, kapılar yüzümüze.

Girdim ihtiyarın koluna, baktım ki titriyordu,

Sanki bir mum gibiydi, yaşarken eriyordu.

 

Yazarın Diğer Yazıları