Eylül, insan hayatının muhasebesini en güçlü şekilde hatırlatan; hazanın, dolayısıyla da sonbaharın narin ve sarımtırak ilk yaprağıdır.
Bütün eserlerde ilk girişin, ilk bakışın, albenisi farklı bir heyecan uyandırır insanda, bu; şiirde ilk dize, romanda ilk sayfa, tarihi bir eserin ilk görüntüsü, büyüleyiciliği ilk anda insana telkin ettiği heyecanla o eserin tümü üzerinde bir kanaat sahibi olmamıza bir nevi sufle verir bize.
İşte Eylül’de hazan adına böyle bir suflörlük yapar insana, masumdur ama yaprakları dalından ayırmada da çokta hoş görülü davranmaz, hüzün kapısıdır bir nevi; esasen insanda bilge bir dalgınlığa da yol açan Eylül; sonbahar mevsiminin ön kapağıdır velhasıl.
***
Bu ayda yazılan şiirler, şairlerin efkârlarını istiapta zorlanır.
Ne diyor Baki;
Nâm u nişane kalmadı fasl-ı bahardan
Düşdü çemende berg-i dıraht itibârdan
Günümüz Türkçesiyle;
Bahar mevsiminden eser kalmadı; ağaç yaprağı bahçede itibardan düştü. Dalından kopup yere serildi.
Bahçedeki ağaçlar, dünya alâkalarından soyunma hırkasını giydiler, yani yapraklarını dökmeye başladılar.
***
Şair Yahya Akengin bir şiirinde Eylül’den bir metafor gibi istifade ederek onu, şiire yordamınca ithal eder.
……..
Düşsün, düşen yaprak solsun solan çiçek İnletsin ıssız yöreleri bir yetim gibi sam yeli Vedalaştığımız her şey yine bize dönecek Bunları hatırlatır sonbaharın şefkatli eli
***
Ben hatırlarım hep, hatırlamalı insan Yardan ayrılışların yürekte yeşerttiği duaları Öyle başladığını ölümsüz efsanelerin İliklere kadar işler hatırası mevsimlerin Lakin eylüllerinki biraz daha derin
***
Şaire Necibe Taşkın Çetinkaya’nın şiir mihenginde Eylül bambaşka renk kazanır.
……………
Ömrüm hazan deminde gönül nevbahâr arar Bir bir düşen gazelde yiten yıllarım da var.
Ey bâd savur şu gönlü bilinmez diyarlara Bağrım tutuşsa korla karışsam baharlara
Ah ben mi yoksa sen mi kederlerde kördüğüm. Rüzgârla gizli aşk mı gazellerde gördüğüm.
***
Fuzuli der ki; aşk nöbeti bizdedir. Nöbetini savdılar onlar, şimdi bu nöbet; nefes alıp veren herkeste, bizde yani. Devriye nöbetimiz aşkla devam etmeli, hazan da olsa bu.
Sonbahar isimli şiirinde Yahya Kemal’de bir başka seslenmiş.
İnsan duyar yerin dile gelmiş sükûtunu;
Bir başka mûsıkîye geçiş farzeder bunu;
Teslîm olunca va'desi gelmiş zevâline,
Benzer cihâna gelmeden evvelki hâline.
***
Ümit Yaşar Oğuzcan’ın
“Deli deli esiyordu rüzgâr
Dağılmıştı yazdan kalan ne varsa Yaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar Neydi o bir zamanlar” Dediği.
Bu şiirini düşünerek veya
“Bağ-ı hüsnün o güzel gülleri soldu
O güzel günlerimiz bir hayal oldu”
İsimli şarkıyı dinlerken adımladığımız sahilde başka bir aleme, dünyaya geçer gibi olmaz mıyız? Niye.
***
Eylül evet bir hüzün nöbetidir fakat aynı zamanda, yeni bir uyanışın işaretini de verir, dimdik duran ağaçlarla, karamsarlığın değil, işimize gelmeyen yönü ile Eylül bize iki dünyayı birden resmediyor belki de;
***
Eylül’ün maverası; benim de şiire bulaşmamda, kışkırtıcılığı diğer aylardan kat kat fazla olmuştur.
Zira seslenmeden geri durmamışız hüznün en koyu tonu ile;
bu mevsimde dudağıma ilişir bütün sarı türküler
bu mevsimde öfkeli dalışa geçer balık ve martı sürüsü bu mevsimde yanmıştır mektup-şiir ve bütün şarkılar bu mevsimde bulunur göçmen kuşların ölüsü
Diyerek…..