İnsanların olduğu gibi, devletlerin, milletlerin de bir kaderi olsa gerek, kahramanlıkların, dramların, sevdaların arşa çıktığı bir yerdir ANADOLU.
Bundan 105 yıl önce kaderin ilmik ilmik kardan kefen dokuduğu yerin adı SARIKAMIŞ’tır.
Yaman, dondurucu bir cephe, ölümü hiçe sayan yiğit atalarımızın son nefesleri ile tarihin çizgisine yön veren amansız bir savunma hattıdır SARIKAMIŞ.
İşte bu tarihi düğümün atıldığı yeri her yönüyle terennüm etmek üzere;
EDEBİYAT SANAT VE SANATÇILAR DERNEĞİ’nin tertip ettiği bu kültürel yolculuk.
Ankara’dan 01.05.2019 günü Doğu Ekspresi ile yola revan olmuştur.
Bu etkinliğe yurdumuzun dört bir yanından şairlerimiz ve ozanlarımız iştirak ederek gezinin şiirsel anlamını edebiyat tarihindeki arşive tevdii etmişlerdir.
Gezinin banisi, dernek başkanı görevini de deruhte eden; eğitimci, şair ve yazar Şehamettin Kuzucular olup, elbette bu güçlü projeye dernek üyelerimiz içtenlikli katkı sunmuşlardır.
Başta insani ve etkinliğin tüm bağlantılarını öz veri ile sağlayan gani gönüllü, kültür adamı Eskişehirli Ersin Gündoğdu hocamız olmak üzere; şairlerimiz Aydın Çetinkaya, Şerife Gündoğdu, Yusuf Bilge, Mahir Başpınar, Mustafa Berçin, Mehmet Çil, Necibe Taşkın Çetinkaya, Nurcan Ören, Ulvi Yürük, Aşık Ersani,
Diğer seçkin katılımcılarla tek yürek halinde, soluğu Sarıkamış’ta aldık, anıtın önünde aziz şehitlerimize tazimde bulunduk.
Tek yürek halinde saygı duruşunu müteakip; istiklal marşımızı desibeli yüksek seslerimizle yüreklerimizde göndere çektik.
Refakat eden hemen her yürek o anıta bir ebeveyn hasreti ile kavuşmalarındaki duygulu anlar bu Vatan’ın ATATÜRK’ün dediği gibi ilelebet payidar kalacağının bir resmidir.
Şairlerimizden birinin mezkur anıta bir baba, anne gibi sarılarak ağlamaklı beyanları gök kubbede ebedi kalacaktır.
Sonra şiirler takdim edildi, acı, tatlı, ülke kaderi hepimizin müşterek paydası.
Esasen bu bir TÜRKİYE özetidir. Samimi olarak, ben o anda seksenbirmilyonu toplu halde istiklal marşını okurken duydum.
Sonra dernek olarak; Ani harabeleri gezildi, Arpaçayı’nın büklüm büklüm mağrur akışı bize bir hudut çizgisi olduğunu hatırlattı.
Çıldır Gölü’ne şiir mayası çalındı, insanlarla hemhal olundu, temaşalar yürek kaydına alındı.
Ve Kars Kalesi Türkiye’nin damı, dondurma külahı gibi serinletici, farklı bir haz veren rakımda aslan gibi duran bir köşemiz.
Akşam saatleriydi bu görkemle kaleye tırmanışımız, burcuna çok basamak kalmamıştı, ben dönüp dönüp Kars’ bakıyordum.
Türkiye’nin damı gibi, fakat derinliği çok fazla, serhat şehir, Rus yapıları, çetin çatışmaların canlı ruhu farklı bir atmosfere taşıyor insanı.
Sanki bir çatının ucundasın, işte tam kale burcuna varırken, akşam tarihi dokusuyla çöküyordu, Kars mısır tenceresi gibi ışıkları ile patır patır açılıyordu.
Tam o esnada ezan sesi, yanımda şair Yusuf Bilge vardı, dedim ben şimdi Mehmet Akif’i daha iyi anladım.
‘Bu ezanlar ki şahadetlerin dinin temeli,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Sınırda bir gezi oldu, şiir oldu, duygu oldu, bilgi oldu, ders oldu,
Bu Vatana masraf açmadan kardan kefen giyen şehitlerimizle manevi diyaloglarımız oldu.
Gerçekten kör kuruş derler ya, hakikaten bu ülkenin beytülmalını elinde tutanlar büyük sorumluluk ve vebal altında.
O anıtlar, tarihimizle mütenasip değil, bakımsız, kimsesiz gibi, insanı mütmain kılacak maddi bir çalışma yapılmamış.
İnsanlarımızın maddi düzeyleri bütün köşelerimizi gezmeye elverişli hale getirilmeli,
Adam kayırmadan, her konuda eşitlik bu ülkenin beklediği tek şeydir. Yazar Nevzat Ülger’in dediği gibi, ‘Devletin dini adalettir.’
Particilik menfaat bağlantılarının yapıldığı adres olmamalıdır.
Bizden söylemesi o şehitlerimizin ahını duydum ben.
Duymayan da kalmadı zaten.
Bu etkinlikte, bu yolculukta bana atılan bir mesaj oldu, o da şu, Takır takır trene mahsus özgün sesle seyrederken şunu anladım. Bu trenin ham maddesi demir, bu element toprak altında, bunu işleyip bizi taşıyan bir araç haline getirmek ne güzel bir emek.
İşte tanımı yok ama şiir de öyle olsa gerek, herkesin içinde bir duygu mutlaka vardır onu işleyerek, insanları manen taşıyan bir binek yapmalı.
Duygularımızı mamul hale getirmek için o kadar çok neden ve sanat var ki, sanırım önce insanı iyi okumak gerek. İnsan olmadan VATAN olmaz.
Teşekkürlerimizle...