Gurbet benim içimde
Hepsi bana yabancı
Hepsi başka biçimde ,,,,,,,”
Bilindiği gibi bu şiir, güfte; Şair Kemalettin Kamu’ya ait. Hemen herkes biraz anımsar bu şarkıyı ve dinlerken bir parça da refakat etmeye çalışır.
15 Eylül 1901 yılında hayata merhaba eden ve ömür defteri 6 Mart 1948 tarihinde kapanan eski mebuslardan şair Kemalettin Kamu;
25 yaşında aşık olduğu kızla anlaşmazlık sonucu izdivaç kuramaz ve ömür boyu yalnız yaşar.
Bu aşktan; “Sevgilim güvenme güzelliğine,/ Senin de saçların tarumar olur;/ Aldanma taliin pembe rengine,/ Hayatın uzun bir intizar olur.” –dediği, İntizar- isimli bir şiir kalır geriye.
Şairin aşağıdaki şiiri, İstiklal Marşına aday şiir olarak; son altının arasına girmiştir.
*
Gözyaşına veda et ey güzel Anadolu
Hakkını korur elbet Türk'ün bükülmez kolu
Cenk ederiz genç koca bugün değil yarın da
Yadımız ağladıkça İzmir ezanlarında
*
Hakk yolunda kan olur dünyalara taşarız
Ya şerefle vurulur ya efendi yaşarız
Her gün yeni bir hile arkasından satıldık
Her gün yeni bir dille yurdumuzdan atıldık
*
Yeter ey Kâbe'mizi elimizden alanlar
Alıkoyamaz bizi yolumuzdan yalanlar
Hangi alçak el alır el zinciri boynuna
Kim Yunan'ı bırakır Türk kızının koynuna
Kemalettin Kamu mebus görevinde iken; memleketine geldiğinde, etrafında, onlarca, yüzlerce insan fır dönermiş, hemen tümünün menfaati için bu sarmalda yer aldığını, daha sonraları anlar. Memleketine döndüğünde kimseleri bulamaz yanında.
Denir ki; otelde tek başına kaldığında ‘Gurbet’ şiirini yazar ve gurbet şairi olarak anılır.
Nitekim kimsesizlik şiirinde şöyle seslenir.
Gözlerimde parıltısı bakır bir tasın,
Kulaklarım komşuların ayak sesinde;
Varsın yine bir yudum su veren olmasın,
Başucumda biri bana 'su yok' desin de…
Demek ki siyaset ekseriyetle böyle bir şey, çıkar ilişkisi bitince dostlukta bitiyor, daha doğrusu siyasi gücün etrafında dönmelerin, atılan ters taklaların dostluk olmadığı anlaşılıyor. Ne acı değil mi; umarım günümüzün bazı siyasetçilerin ferasetine ışık olur bu yapay dostluk görüntüleri.
Bizim siyasi yanımız olmadığı için; memleketimizin insanını, sanatçısını çıkarsız ve karşılıksız olarak yürekten seviyoruz.
Nitekim 02.02.2019 günü Elazığ Manas Yayınevinde, Elazığ-Bingöl dostluğuna ithaf ettiğimiz, kayıtlara geçen ve televizyonlarda verilecek olan çok kapsamlı bir program yapıldı.
Şener BULUT’un deruhte ettiği bu programda; Bingöl’ün tarihi, coğrafi yapısı, jeopolitik konumu, edebiyatımızdaki yeri; duygulu bir şekilde işlenirken şairimiz Kemalettin Kamu’dan da bol bol söz açtık.
Zira Bingöl’ü en iyi anlatan o olmuştu, şair yanı, siyasi kimliğinin önündeydi. Rahmetle andık.
BİNGÖL ÇOBANLARI
Daha deniz görmemiş bir çoban çocuğuyum.
Bu dağların en eski âşinasıdır soyum,
Bekçileri gibiyiz ebenced buraların.
Bu tenha derelerin, bu vahşi kayaların
Görmediği gün yoktur sürü peşinde bizi,
Her gün aynı pınardan doldurur destimizi
Kırlara açılırız çıngıraklarımızla...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
*
Nasıl yaşadığından, ne içip yediğinden,
Çıngırak seslerinin dağlara dediğinden
Anlattı uzun uzun.
Şehrin uğultusundan usanmış ruhumuzun
Nadir duyabildiği taze bir heyecanla...
Karıştım o gün bugün bu zavallı çobanla
Bingöl yaylarının mavi dumanlarına,
Gönlümü yayla yaptım Bingöl çobanlarına!
Biz de bu programa aşağıdaki “Şimdi” isimli şiirimizle iştirak etmiş olduk. Teşekkürlerimizle.
*
Yine sarmış kervana gam yükünü;
Bıldır yağan karlar eridi şimdi,
Babam çoktan söktü mayam kökünü,
Anam tezekleri kaymıştır şimdi
*
Kınalı parmaklar vermiş deseni
Ceylanlı kilime yasla enseni
Küçük hükümdar sanırsın senseni;
Her töre bir türkü olmuştur şimdi
*
Kaval eşliğinde geçer ırmağı
Kalın olur mor koyunun kaymağı
Dedemin her gün şahadet parmağı
Sabah ezanıyla kalkmıştır şimdi
*
Ergen kız ürkek bir kuştur pınarda
Üryan çocuk zıp-zıp oynar kenarda
İşmar saklıdır kaş-göz arasında
Birçok kavli karar edilir şimdi
*
Akşam sohbetleri sütlaç gibidir
Oturmuş gelenek inanç gibidir
Tozu toprağıyla ilaç gibidir
Nice yaralara sarılır şimdi
*
Yeni gelinin karnı burnundadır.
Çıngıraktan belli damat yoldadır
Sanki “tek hayat bu” dünya buradır
Mutluluk bir-soğan-ekmektir ŞİMDİ…