Faruk YILDIZ

YENİ BİR MEDENİYET ŞEHRİ İNŞA EDEBİLİRİZ…

Faruk YILDIZ

Şehirlerde insanlar gibidirler. Onların da bir kaderi vardır. İnşa edilirler, gelişirler ve sonra ya üzerinde rengârenk ışıklar yanar ya da ışıklar şayet yakılamazsa karanlıkta sessizce kaderini beklerler. Kimi zaman da bir istila ya da işgal sonrası bir yıkım ve yok oluş.

Çağlar tarihi bu gibi doğumlara ve sonrasında yıkımlara tanıklık etmiştir. Her yıkım sonrası yeniden toparlanma ve ayağa kalkma. Kimisi içerden, kimisi dışarıdan. Kimisi hem içerden hem dışarıdan maruz kaldı istilalara, işgallere, barbarlıklara…

Yaşadığımız modern çağda da yine şehirler bu istila, işgal ve barbarlıklara maruz kalmaya devam ediyor. Kimisi savaş makineleri eşliğinde, kimileri de savaş makinesine dönüşmüş ruhların eşliğinde…

Geçmişte Moğolların Bağdat’ta yaptığının kat ve kat fazlasını sözde modern Batı (aslında Vahşi Batı kavramı daha iddialı olsa gerek) Endülüs’te, Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Afrika’da yaptı. Bosna dramının kirli yüzü hala sözde modern Batı’nın alnına yapışmış duruyor.

Bunun başka bir versiyonu ama aynı amaca hizmet eden, Taliban, El Kaide, PKK/PYD gibi terör oluşumlarının Müslüman coğrafyasında kendi insanına yaşattığı zulümlerin Moğollarınkinden, İki Yüzlü Batı’nınkinden ne farkı var?

Ya da insanı bedenen ve ruhen tam bir biat, itaat ve teslimiyetle kendine esir eden FETÖ terör örgütü ve inanç temelli muadillerinin bireye ve topluma yaşattıklarının ötekilerden ayıran nedir ki?

Hamurunda düşünce olmayan bir toplumsal kardeşlik ruhu medeniyet inşa edemez.

Maddenin manayı, güçlünün zayıfı, ehil olmayanın ehil olanı yönettiği bir anlayışın hüküm sürdüğü şehirler hastalıklı ruhlar eşliğinde yok olmaktan kurtulamaz.

Modern dünyada artık şehirlerin istilası ve işgali farkında olamasak da ruhen olmaktadır.

Şehri yönetenlerin liyakati, ehliyeti, entelektüel birikimi, sanata, estetiğe bakışı bu istila ve işgallerin yaşanmaması adına önemlidir.

Bu akademik açıklamadan sonra sözü yerel seçimlere getirip bağlamak istiyorum. Yerel seçim atmosferinin yaşandığı bu günlerde şehirlerin yerel yönetim organları (il genel meclisi, belediye meclisi) listeleri oluşturulacak. Bir şehrin üzerinde rengârenk ışıkların yanması, bilim, sanat, estetik ve en önemlisi de düşünce dünyasının varlığı o şehrin değerini gösterir.

Bu düşünceden yola çıkarak şehirlerin yerel yönetim organları belirlenirken az önce ifade edilen liyakat, ehliyet, sanat, estetik ve entelektüel birikim gibi özelliklerin bu organları oluşturan kişilerde olmazsa olmazımız olmalıdır.

Menfaat odaklı atılan her adım şehrin temellerine konulan bir patlayıcı kadar tesirlidir. Çıkar odaklı bu anlayışın ortaya çıkmasındaki başrolü siyaset kurumu, sermaye grupları ve medya oynar her zaman.

Sesini yükseltenlere karşı da bu çıkar odaklı gruplar daha çok bel altı vuruşlarla, iftiralarla, tacizlerle susturmayı genel geçerli bir yol olarak görürler.

Yakın zamanda ülkemizde yaşanacak olan bir yerel seçim var. Bu seçimde şehirlerin kaderini belirleyecek yerel yönetim organlarından il genel meclis üyeleri ve belediye meclis üyeleri seçilecek.

Öncelikli olarak temsilde bölgesel adalete dikkat edilerek yukarıda saydığımız özellikleri taşıyan adaylara bu şehri temsil etme vekâleti verilmelidir. Bu sorumluluk, kendini aynada bile göremeyen söz sahiplerine bırakılmamalı; bu hususta şehrin sivil toplum kuruluşları, devletimizi temsil eden yöneticiler, entelektüel birikime sahip akademisyenler, şairler, yazarlar, sanat insanları düşüncelerini özgürce yüksek sesle dile getirmelidirler. En makul listeleri oluşturup kamuoyu ile paylaşıp ilgililere sunmalıdırlar.

Sonrasında yok efendim şunlar rant peşinde koşuyor, yok efendim bunlar bu şehri sömürmeye gelmiş, yok efendim bu şehrin futbol takımını bunlar bu hale getirdi şeklinde kapalı kapılar ardında dedikodu yaparak korkakça davranmanın şehirlere yapılacak en büyük ihanet olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim.

Bir şehirde yerel yönetim organları olan il genel meclisinde ve belediye meclisinde temsilciler bölgesel adalete göre belirlenmeli ve ehliyet, liyakat öncelikli olmalıdır.

Bölgesel adalet ve az önce saydığımız özellikler dikkate alınmazsa, artık vatandaş oy vermek için ikna olmaz. İnsanımız artık nitelikli, kaliteli, düşünce üreten, temsil yeteneği olan, estetikten anlayan eğitimli meclis üyeleri görmek istiyor.

Eğitimciler, doktorlar, mühendisler, hukukçular, ekonomistler, düşünce ve sanat insanları listelerin bütününde yer almalıdırlar. Yıllardır aynı kişilerin listedeki yerlerini ne hikmetse her zaman koruyup meclislerdeki yerlerini yine aldıklarına şahit olduk ne yazık ki…

Yenilenmek, gelişip büyümek için değişim şart. Biz değil miyiz gelişememekten, ileriye gidememekten, çıkar ve rant odaklarından şikayetçi olan? Onun için artık büyük ve etkili dokunuşlarda bulunmanın zamanı gelmiştir.

Şehir ve medeniyet cesur dokunuşlarla yeniden ayağa kalkabilir. Düşünceyi, sanatı, edebiyatı ve estetiği hâkim kılarsak Endülüs’te olduğu gibi yeni bir Kurtuba (Cordoba), yeni bir İşbiliye (Sevilla), Gırnata (Granada) gibi medeniyet şehirleri meydana getirebiliriz.

Ruhunu, estetiğini, toplumsal duyarlılığını kaybetmiş bireylere bu meclislerde yer verilmemelidir. Şu benim adamım, bu benim sözümden çıkmaz, bu hemşerim, bu iş ortağım, şu akrabam, bu bana biat eder, şu benim çıkarlarım doğrultusunda elini kaldırır şeklindeki sığ ve basit anlayışlarla oluşturulan listeler ne yazık ki söz sahibi olan kişilerin birikimi ve memleket sevgileriyle ilgilidir. Bu hususta toplum olarak çok karamsar olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Yani gelen ağam, giden paşam olmasın yine.

Bu anlamda yaşadığımız şehirlerde kamuoyunun az önce ifade edilen sığ ve basit anlayışla oluşturulacak listelere bakışı da unutmayınız ki o nispette değer bulacaktır.

Şehirlerin kaderini tayin etme imkânı yakalayanların bu anlamda kamuoyu vicdanına göre hareket etmesi bir siyasi hareketin ve ilgili kişilerin(!) yükselmesi ya da düşmesi (fikirden yoksun olan ayağa kalkamaz) açısından çok önemlidir.

Bu anlamda bu meclislerin oluşumunda bütün dikkatlerin bölgesel adaletin gözetilmesi, ehliyet ve liyakat üzerine olacağını şimdiden belirtmek isterim.

Veciz bir sözümle konuyu bağlamak istiyorum.

“Hükümdar, ehliyetten ve liyakatten yoksun ekâbirleri temsilci olarak atama hatasına düşürülmemelidir. Çünkü onlar hükümdarın aynasıdır.”

Kalın sağlıcakla.

Yazarın Diğer Yazıları