Faruk YILDIZ

TÜRKİYE MİSAK-I MİLLİ FIRSATINI İYİ DEĞERLENDİRMELİDİR

Faruk YILDIZ

Suriye'de yaşanan iç savaştan bu güne kadar bilindiği kadarıyla ABD 3 'ü hava üssü olmak üzere 26, Rusya 12, İran 16 askeri üs kurmuş durumda. Ve bu ülkelerin Suriye'de sayıları binleri, on binleri bulan askeri var.

Türkiye ise ABD'ye güvenerek Suriye’de etkili bir aktör olma yolunda çok zaman kaybetti. Suriye’nin kuzeyinde uzun süre kalıcı askeri garnizonlar kuramadı ya da buna müsaade edilmedi.

Aynı şekilde bölgede etkili bir şekilde bulunan ABD, Rusya, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin sahip olduğu askeri teknolojilere sahip de değiliz.

Bu anlamda Türkiye’nin askeri ve savaş teknolojisini geliştirmeye yönelik çalışmalara ivedilikle yoğunlaşması gerekiyor.

Dünya enerji rezervlerinin önemli bir bölümüne sahip Ortadoğu’da ve Kafkasya’da bu kaynakları kontrol etme isteğinde olan onlarca ülke varken ve bu mücadelenin tam ortasında bulunan Türkiye’nin kenara çekilip sesiz kalacağını kimse beklenmesin.

Türkiye küresel bir aktördür ve tarihi de bunu teyit etmektedir. Yöneticilerimizin bu misyonu tartışmalara mahal vermeyecek şekilde omuzlaması bu milletin onlara yüklediği milli bir görevdir.

Büyük savaş tecrübeleri yaşayan bir millet olarak da tehditlere boyun eğmeyecek kadar da zaferlerle dolu bir mirasa sahibiz.

Bugün Türkiye Suriyeli göçmenler hususunda büyük bir sorun yaşıyorsa bunun sebebi ABD'nin oyalama taktiklerine kanarak Kuzey Suriye'ye gireyim mi girmeyeyim mi gibi kararsız bir düşüncede kalmasındandır.

Bu saatten sonra Kuzey Suriye'ye girmek büyüyen sorunu belki kısa vadede bitirmez ancak güney sınırımızdan ülkemizi tehdit eden terörü durdurabilir ve göçmenlerin o bölgeye taşınmasını sağlayabilir.

En önemlisi de bu askeri hareket Türkiye’nin küresel bir aktör olduğunun da tescilidir.

Şu anda Suriye’de her grup, etnik yapı, silahlı örgütler ABD, Rusya, İran, Fransa, İngiltere, Suudi Arabistan, BAE gibi ülkelerin kontrolüne çoktan girmiş bulunuyor. Batı dünyası Suriye’de etkili bir aktör olmasını istemediği Türkiye’ye karşı kendisi doğrudan müdahil olmadan bu örgütleri Türkiye’ye karşı kullanacaktır.

Bu anlamda Türkiye bu örgütlerle karşı karşıya gelmemek adına yoğun bir şekilde istihbarat faaliyetlerini artırmalı, inanç temelli terör örgütleriyle karşı karşıya gelmemek için İran, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Irak gibi ülkelerle yoğun diplomatik görüşmelerle bu tehlikeyi de minimize edecek önlemleri ivedilikle almalıdır.

En önemlisi de Suriye’nin kuzeyine yapılacak bu hareketin kapsamı çok geniş tutulmalı, güney sınırımız boyunca oluşturulma ihtimali yüksek olan ve PYD/YPG/PKK terör örgütlerince oluşturulacak kanton Kürt bölgesine asla izin verilmemeli, bu hareket İran ve Irak’la işbirliği yapılarak Kuzey Irak’a da yapılmalıdır.

Kıbrıs Barış Hareketi bu anlamda bizim için bir ders niteliğindedir. Adanın tamamının Türkiye’nin kontrolüne girmemesinin sonuçlarını bugün yaşıyoruz. Bu anlamda Suriye’nin kuzeyine yapılacak operasyonun etki alanı ve kapsamı sınırlandırılmamalıdır.

Türkiye’nin sloganı şu olmalı: “Tek bir terörist kalmayıncaya kadar bölgede kalmaya devam edeceğiz.”

Diğer bir husus da YPG/PYD/PKK gibi örgütler de ABD tarafından Türk ordusunun envanterinde bile bulunmayan ağır silahlarla donatılmış olmasıdır.

ABD, Türkiye’nin bu askeri hareketine karşı çıkamamış(!) ancak terör örgütü YPG/PYD/PKK’ya “uluslararası anlaşmalar gereği biz sizi doğrudan koruyacak bir role soyunamayız ancak size ağır silahlar vererek savaşmanızı istiyoruz” demeye getirmiştir.

Türkiye bu askeri harekette sahip olduğu hava gücünü etkili bir şekilde kullanmazsa ciddi sorunlarla karşılaşabilir. Silahlı İnsansız Hava Araçlarımızın ve milli savaş teknolojilerimizin test edileceği bu askeri hareket Batı’ya ve dünyaya Türkiye’nin gücünü de gösterecektir.

Yıllardır Ortadoğu’da askeri yığınak yapan ABD etkili olan hava gücü ve savaş teknolojisi sayesinde asker kaybını minimum düzeyde tutabilmiştir.

Onun için askeri kayıpların en aza indirgenmesi için Türkiye hava gücünün yoğunluklu bir şekilde kullanması gerekiyor.

Bu askeri harekette tam anlamıyla kesin bir sonuç alınmak isteniyorsa ki amaç bu o zaman her şeye rağmen milli çıkarlarımız için Beşar Esad ile de temasa geçmek ve karşımızda olanları diplomasiyle yanımıza çekmek durumundayız.

Suriye’nin kuzeyine yapılacak bu askeri hareket iç politik dengelere de etki edecektir.

Artık Türkiye'nin iç politik çekişmeleri bir tarafa bırakıp dış politikaya, Büyük Türkiye hedefine odaklanması gerekiyor.

Özellikle şunu açık yüreklilikle ifade etmeliyim ki:

Önümüzdeki dönem Büyük Türkiye rüyası söylemini kim sahiplenirse gelecek onunla inşa edilecektir.

Demokrasilerde halk akraba, arkadaş gibi bir zümre yönetimi fotoğrafı veren yönetimlere karşı her zaman mesafeli durmayı tercih etmiştir. Bu husus tartışma götürmez bir gerçektir.

Bu anlayışlarla yol yürümeye başlayan siyaset anlayışı da 2023 hedefini ıskalayacak gibi görünüyor.

Türkiye'yi yönetmeye talip yeni siyasi oluşumlar Büyük Türkiye rüyası hedefi ile yola çıkarlarsa Türk halkının büyük desteğini alabilirler. Aksi halde değişen bir şey olmaz.

Ezcümle; Türkiye , uzun vadede Misak-ı Milli’yi hayata geçirmek için altın tepside sunulan bir fırsat yakalamıştır.

Kalın sağlıcakla.

Yazarın Diğer Yazıları