Faruk YILDIZ

TÜRKİYE HAFIZASINI MI KAYBEDİYOR?

Faruk YILDIZ

PERSONEL ALIMLARINDA YAPILAN HAKSIZLIKLAR

Türkiye'de son yıllarda kamu kurum ve kuruluşlarına işçi ve memur alımlarında mülakata dayalı alımların yapılması ister istemez adaletsizliklere ve haksızlıklara neden olmuştur.

Özellikle FETÖ'den boşalan alan birtakım siyasetçi ve bürokrat zevat tarafından doldurulmuş, bu zevatlar da yakın akraba, eş dost ilişkileri ekseninde torpile dayalı bir anlayışı benimsedikleri herkesin malumu.

Özellikle mahalle bekçiliği alımlarında siyasetçilerin ve bürokratların belli bir bölgenin insanını kayırdıkları da biliniyor.

Aynı şekilde yeni yapılan şehir ve bölge hastanelerine, üniversitelere alımların yine bu anlayışla yürüdüğüne şahit olduk.

Özellikle son zamanda Elazığ ilinde il özel idarenin alacağı 48 personel ile ilgili tartışma siyasetçinin ve siyaset kurumunun artık bu meselelere adalet,  hakkaniyet ve liyakat penceresinden bakması gerektiğini hatırlatmıştır diye düşünmek istiyoruz.

Devlet boşluk kabul etmez. Hele bu boşluk ehliyetsiz kişilerce doldurulursa oluşacak tahribatın boyutlarını tahmin etmek çok da güç değil.

 

SURİYE POLİTİKASINDA DİPLOMASİ ARTIK ZAMAN KAYBIDIR

ABD'nin Türkiye'ye ayar vermesine hep göz mü yumacağız?

Sınır güvenliğimizi sağlamak için binlerce kilometre uzakta olan bir haydut devletten izin mi alacağız?

Yoksa her zaman olduğu gibi aynı oyalama taktiklerine mi kanacağız?

Büyük devlet olmak ya da olamamak böyle anlarda belli olur.

Büyük Hun İmparatoru Atilla der ki ; "eğer sınırlarınızda sorun varsa, bunu gidermenin tek yolu, sınırlarınızı genişletmektir."

Türkiye,  Kuzey Suriye'ye girecekse bunu davul zurna ile duyurmak bir zaaf olduğu kadar; ABD'den izin alma zorunda hissetmesi imajı vermesi de o kadar yanlış bir diplomatik tutumdur.

Devlet gelgitlerle, kim ne derlerle ya da blöf çekerek değil; kararlı bir şekilde atılan cesur adımlarla yönetilir.

Yönetimin temel görevi ülkenin ve milletin güvenliğini ve huzurunu sağlamaktır.

Büyük ülke olabiliriz ama büyük devlet olmak, alınacak cesur kararlar ve atılacak cesur adımlarla ölçülür.

Bu da yöneticilerin vizyonuna bağlıdır. Gelecek inşası iddiasında olanlar ancak bu vizyona sahiptir.

Bu vizyonu gösterebilirsek geleceğin Büyük Türkiye'sini de inşa edebiliriz.

 

BELEDİYELERDEKİ AKRABA KAYIRMACILIĞI

 

Bu meseleyi muhalefet partilerinin bir sorunu olarak sunmak Türkiye'de dalkavuk siyasetin geldiği noktayı göstermeye yeter.

Bütün dikkatlerin bir yere kanalize edilip diğer tarafta haksızlığın, adaletsizliğin katmerlisini yapmak adaletle, hakla hukukla bağdaşmaz.

Ne yazık ki Türkiye'deki birçok belediyelerde aynı anlayışlar hâkim. Kimse kimseyi kandırmasın.  

Belediye başkanları etrafında oluşacak dalkavuk bir tayfanın oluşmasına müsaade etmezlerse meselelerin çözümünde daha adil davranabileceklerdir. Bu öneriyi dikkate almalarını öneririm.

Siyaset kurumu adaleti unutursa, siyasetçi de niteliksiz olunca bu manzaraları toplum yadırgamıyor artık.

Toplumun bu durumlara tepkisiz ve sessiz kalması da ayrıca tartışılması gerekir.

Liyakat, hakikat, adalet.

Bu üç kavram kaybolunca her şey tökezliyor, her şey kokmaya başlıyor ne yazık ki.

Siyasetçiye ve siyaset kurumuna tavsiyem: Geleceğin Büyük Türkiye’sinin hayalleriyle yaşayın, kendi geleceğinizin hayalleriyle değil.

Kalın sağlıcakla.        

Yazarın Diğer Yazıları