Faruk YILDIZ

KAYBOLANLARA DAİR…

Faruk YILDIZ

 

Birey ve toplum olarak olaylar ve olgular karşısında tutunduğumuz tavır, bunlara karşı geliştirdiğimiz refleksler, bizi biz yapan karakterimiz ve alamet-i farikamız, hakikati savunmanın karşısında belirlediğimiz edebi ve ebedi sınırlarımız, toplumsal fayda üzerinden tayin ettiğimiz istikametimiz bizim en önemli varlık sebeplerimizdendir.

Çağımızın ünlü bir düşünürü “beşer koşullarının tutsağıdır, zincirlerini kırana biz insan diyoruz” diyor.

Ve yine bir sözünde “irfanın asıl belirtisi aptalı görmezden gelmektir.”

Aynı düşünür başka bir sözünde daha ironik bir şekilde;

 “Aramak erdem, bulmak nasip, bulduğunu kaybetmekse hüsran.

-Sen hangisisin? Arayan mı? Bulan mı? Kaybeden mi?

-Hiçbiri.

-Kaybolmuşsun.”

Biçiminde betimlediği bu fevkalade anlam yüklü söz öbeğinde bireyin kalabalıklar arasında kaybolmuşluğunun ve varlık içinde hiçliğinin tasvirini yapıyor.

Biz de bu yörüngede toplumsal olaylar karşısında tasavvur ettiğimiz düşüncelerimizi edebi bir üslup katarak estetik bir biçimde kısa, öz ve anlaşılır bir ifadeyle “var ama yok” olanların kaybolmuşluğunu aşağıdaki veciz sözlerle farklı bir şekilde ifade etmeye çalıştık. Bireye ve topluma, toplumsal gelecek kaygısı taşıma adına mesajlar vermek istedik.

Onun için yerel seçimlerden dolayı ara verdiğimiz “Düşünce Yansımaları”  yazı dizimize kaldığımız yerden devam edip bu bağlamda bu haftaki makalemiz de kaybolmuşluğun rıhtımındaki kaybolanlara dair olsun…

*Mürid düşünmez, sorgulamaz, eleştirmez, yorumlamaz.

Günahlar ve haramlar ona karşı sorgucunun en büyük silahı.

Biat ve teslimiyet ise izaha muhtaç giydirilmiş deli gömlekleri.

Oysaki değil midir ki en büyük inkılapçı Peygamber?

*Kavramsal inancımızın eşiğinde, Hak'la batılın, hayırla şerrin ya da evetle hayırın yol ayrımında beklerken hakikatin tarafında olma erdemliliğini gösterebilecek miyiz?

*İnancınızı duygularınıza mahkûm etmeyin. Küçücük bir dünyaya hapsolup kalırsınız...

*Tutarsızlık ve menfaat rüzgârında oradan oraya savrulup giden yeni bir Müslüman entelektüel(!) tipi ile karşı karşıyayız. 

*İçimizde büyüttüğümüz küçük dünyamızın dışına daha ne zaman çıkacağız?

*Bir şeyi aşırı sevmekle o şeyden aşırı nefret etmek aynıdır. Çünkü ikisinde de körlük vardır.

*Yapamayacaklarınızın, yaşayamayacaklarınızın, ulaşamayacaklarınızın ve hayal bile edemeyeceklerinizin dedikodusuna sığınarak kendi duygularını bastıran insancıklardan olmayın...

*Uyuşturucu ve alkol müptelası olan birini tedavi edebilirsiniz. Ama fikren zehirlenen birinin kafasını koparmanız gerekir. İşte FETÖ ve diğerleri de böyle bir şey...

*Hayatınızı başkalarının peşinden koşarak tüketmeyin. Bırakınız başkaları sizi takip ederek tükensin...

*Dünün mağduru ve mazlumu olduğunu iddia edenlerin yarının zulmüne ve zalimi olmaya talip olmadıklarını kim söyleyebilir ki…

Yerel seçimlerle ilgili değerlendirmemi şimdilik veciz bir sözümle kısa ve öz bir şekilde ifade etmek istiyorum.

“Gençliğe sımsıkı sarılın. Zira onlardır sizi kokmadan geleceğe taşıyan.”

Kalın sağlıcakla.

 

Yazarın Diğer Yazıları