Faruk YILDIZ

İSTİFA ETMEZLERSE ÖRGÜT DAĞILACAK…

Faruk YILDIZ

Gündeme dair onlarca önemli konu içinde bugün sosyal medya üzerinden bizi yönetenlere, siyasetçilere, insana ve topluma dair mesajlar içeren veciz sözlerimi makalemin konusu yapmak istedim. Başlı başına her birinden birkaç makale çıkacağını düşündüğüm bu sözlerin bireyde ve toplumda bir silkelenme ve bir uyanma hissi meydana getireceğini ümit ediyorum.

Kişilerin özel yaşamına dokunmadan daha çok bireysel ve toplumsal hastalıklarımızı edebi ve ebedi sözlerle ifade etmeye çalıştım.

Siyasetçinin özel yaşamı, kimin eşi, kızı, oğlu, kardeşi, ablası, eniştesi FETÖ’den tutuklanmış, müebbet almış, hangi siyasetçi kimi tehdit etmiş gibi öznelleştirici yazılara girmemek, bir düşünce adamı için duruşun göstergesidir.

Ancak genel anlamda sahipsiz olanın canının yandığı, sahibi olanının canını kurtardığı uygulamalara karşı da sesimizi yükseltmeyi de ilkeli duruşun bir gereği olarak gördük.

Bu minvalde yazılarımızı kaleme alarak mahallenin her türlü bekçiliğine soyunanlara kulak vermeleri için birkaç güzel ve derin sözlerle fısıldamaya çalıştık.

Kalemini birilerine yaranmak için bir kılıç edasıyla sallayanlara, kalemlerini hakikatin savunuculuğunun kılıcı olarak sallamalarını hatırlatmak istedik.

Bu manada dalkavukluğun ve riyakârlığın kol gezdiği bu zamanda siyaset kurumunun ve sivil toplum örgütlerinin hafızalarını resetlemeye ve gerekirse istifa etmezlerse örgütün dağılacağı yönünde tavsiyelerde bulunduk.

Keyifli okumalar dileğiyle…

Düşünceye dair…

*Bazen kılıçların indiremediği boyunları kalemin mürekkebi indirir.

Siyasete ve cehalete dair…

*Nadanın(cahilin) iktidara gelmesi tebaada heyecan uyandırır ama beklendiği gibi talanla da trajik bir şekilde son bulur. Kavimlerin tarihsel yolculuğunda bu olgu hep böyle tamamlanmıştır.

*İktidarın aymazlığında âlim ve âlem susunca nadanın(cahilin) efendiliği başlar. Nadanın efendiliğinde de âlimin köleliği başlar. Çünkü kötü yönetimler yalnız cehaletin gölgesinde yaşam bulur.

*Aç gözlülüğünü ve yetersizliğini nadanla karatmaya çalışan belagatten yoksun sonradan görme siyasetçinin gerçekleri örtme çabası hakikatleri gizlemeye yetmez.

Adalete dair…

*Mahallemizin çocuklarının hak ve adalet talebi özgürlük iken, öteki mahallenin çocuklarının benzer talebini anarşi olarak görme eğilimi sosyolojik bir savrulmadır. Keşke kendimiz için istediğimizi ötekiler için de isteyebilsek.

Özgürlüğe dair…

*Hükmedilenlere vurulan zihinsel prangalardan kurtulmaları için dört öneri:

Biat ve itaat etmek yerine sorgula, her şeyden şüphe et.

Efendilerini kutsamayı terk et.

Kendinle inançların ve ideolojilerin arasına aracılar koyma.

İnsanlara şöhretine, sermayesine bakarak değil; ehliyetine, liyakatine göre değer ver.

Bunları yaptığın zaman kölesi olduğun efendilerinin birer budala olduğunu anlayacaksın.

Esarete dair…

*Hükmedenler için homurdanan kalabalıkları uysallaştırmak için üç öneri:

Değersiz ve maddi dokunuşlarla onları mutlu edin.

Vatan, millet ve din edebiyatı yapın.

Özgürlük, adalet, eşitlik naraları atın.

Öncülerini madden ve manen doyurun.

Cesarete dair…

*Birileri üzülmesin diye hakikati söylemekten vaz mı geçeceğiz?

Yarattığımız krallara “çıplaksınız” demeye dilimiz varamıyorsa o zaman kalabalıkların(!) borazanlığına soyunmaktan vazgeçebilme erdemini de gösterelim.

Sivil topluma dair…

*Zamanın kapıkullarının en büyük çelişkisi; yolsuzluğu, haksızlığı ve adaletsizliği kendilerine mubah, kendilerinden olmayana günah olarak görme zavallılığını gösterme eğiliminde olmalarıdır.

*Türk sağının en temel hastalığı; eleştirme, konuşma, sorgulama, uyandırma, sessiz kal, sus ve sustur, bak ama görme, her şeye rağmen biat ve itaat et. Sonrasında siyaset tarihinin çöplüğünde enkaza dönmüş onlarca siyasi parti.

*Duygulara hapsolmuş inançlar ve ideolojiler bizlere giydirilmiş deli gömlekleri gibidir; aklın ve mantığın örmediği ağlara inançlarınızı ve ideolojilerinizi hapsederseniz onların kölesi olmaktan kurtulamazsınız.

Ayasofya’nın ibadete açılmasına dair…

*Ey galip!

Ayasofya gönüllerde yanan ışıklarla aydınlanır, gösterişli lambalarla değil.

Yaşama dair…

*Ömrü birkaç saat ya da günle sınırlı olsa da kelebekler için bu kısacık anı kanatlarında sanatın ve estetiğin en mükemmeline dönüştürebilmeyi başarabilmektir yaşamak.

İnsana dair…

*Yeryüzündeki bütün ayçiçekleri yüzünü her zaman ışığa(hikmete) doğru döner ve başını önüne eğer. Gaye, büyük bir tevazu ile ışıktan(hikmetten) mümkün olduğunca feyz almaktır. Ki ayçiçekleri ışıksız yaşayamaz. Peki, karanlıkta aydınlığın, aydınlıkta karanlığın farkına varamayan insan için ne demeli…

*Ne zaman insan oluruz?

Kendimiz gibi düşünenlerin haklılığını(!) savunmaktan vazgeçip hakikatin yanında olmayı göze aldığımız zaman.

Kalın sağlıcakla.

 

Yazarın Diğer Yazıları