Faruk YILDIZ

BİZİM MAHALLENİN ÇOCUKLARINA!

Faruk YILDIZ

SAVAŞ (MA) SANATI!

Batı'yı, ABD'yi, Rusya'yı tanımak için 2010 sonrasında Suriye'deki iç savaşı beklemek gerekmiyordu.

Bu millet ve bu coğrafya insanı Haçlı Seferlerinde, Endülüs'te, Mohaç'ta, Varna'da, Viyana'da, Preveze'de, İnebahtı'da, Trablusgarp'ta, Birinci Dünya Savaşı'nda, Çanakkale'de, Kurtuluş Savaşı'nda, Kıbrıs'ta, Körfez Savaşı'nda, Afganistan'da, Somali'de ABD, Batı ve Rusya'nın gerçek yüzünü gördü.

Mitlere sarılmak yerine tarihimizle yüzleşip geleceğe emin adımlarla yürüyerek güçlü bir gelecek inşa edebiliriz.

Savaşmadan da masada güçlü olamazsınız. Savaş meydanında güçlü olursanız masanın başköşesinde siz oturursunuz.

Ancak savaş, diplomasinin tüm kanalları kapanırsa bir çözüm olarak görülmeli.

Diplomasi etkin kullanılırsa elbette ki savaşa gerek kalmaz.

Güçlü diplomasi için de pratik, deneyim ve yetenek gerekiyor. Ancak diplomasinin olmazsa olmazı "devletler ve hükümetler arasında küslük olmaz" ilkesidir.

Duygularınıza ve öfkenize yenik düşerseniz devletinizi de hükümetinizi de zor durumda bırakırsınız.

Bu hataya düşmemek için her zaman devletin tepesinde derin, donanımlı, deneyimli ve sağduyulu insanlar olmalıdır.

Çünkü savaş toplumlar arasında uzun bir süre geçmeyecek husumet ve düşmanlıklara yol açar.

Savaş kısa vadede kesinlikle kazandırır ama uzun vadede savaşın sonuçlarının bıraktığı izler kalıcıdır.

 

İDEOLOJİLER VE İNANAÇLAR

Ülkemizde sağ ve sol ideoloji önemli bazı tarihleri ve olayları bir maske olarak kullanmayı kendini ifade etme biçimi olarak seçer. 15 Temmuz, 28 Şubat, 12 Eylül, 27 Mayıs gibi.

Bu iki akım, genç ve zinde beyinleri bu ideolojik sarmala sürükleyerek farkında olmadan pozitif düşüncenin ve bilimin geri plana itilmesine sebep oldu.

Çünkü tarihiyle yüzleşmekten korkan toplumlar ders çıkarmak yerine onları mitlere dönüştürüp rövanşı almayı yeğlerler.

Bu anlayış basit bir ifadeyle toplumumuz için zaman kaybından başka bir şey değildi.

Bugün Batı dünyasından çeyrek asır önce sıcak savaşı sonlandıran Türkiye, buna rağmen bilim ve düşüncede ne yazık ki Batı'nın iki yüz yıl gerisinde.

İdeolojik ve inanç temelli tartışmalarda boğulan toplumların kaderi hep böyle olmuştur.

 

BİZİM ÇOCUKLAR!

Zamanımızda sözde okumuş, bir baltaya sap olmuş insanların farklı farklı defosu ortaya çıktı ne yazık ki.

Kimisinin dalkavukluğu, kimisinin hiç de layık olmadığı makam, mevki ihtirası, kimisinin riyakârlığı, kimisinin de kalabalıkları uyutmaktan başka bir numarası olmayan sözde dava aşkı.

Diploma cehaleti söndürmeye yetmiyormuş demek ki.

Maya tutup olgunlaşmak, hayat yolculuğunda pişmek, tamah ve ihtirasa yenik düşmemek yüksek karakterlerin asıl diploması değil midir?

Maalesef bizim çocuklar her basit ve sıradan sözde küçük başarılara ellerine pamuklu şeker tutuşturulmuş çocuklar gibi seviniyorlar.

Böyle bir nesilden güçlü karakterli nesiller yetiştirmeyi nasıl bekleyebiliriz ki?

Sanırım inananla inanmayan artık bir.

Çünkü inanmayana inanmadığını söylediği için ona her şekilde kefil olabiliyoruz. Çünkü ne istediğini biliyoruz.

Peki, bu zamanda inandığını söyleyen için ya ne demeli?

Şahit olduklarımız, gördüklerimiz...

Her şekilde kefil olmamıza olanak veriyor mu?

Hayır.

Vermiyor.

Ne istediğini bilmiyoruz.

Çünkü her yanı defolu artık!

 

MÜSLÜMAN KANI DÖKMEK(!)

Haçlı Seferlerinden kendi dindaşlarımızın kanını dökecek bir zamana geçtik.

İslâm din kardeşlerimizle savaşmayı değil; bilakis dayanışmayı, birlik beraberliği, barışı, hoşgörüyü, adaleti, hurafelerden arınmış bilimsel düşünmeyi emrediyor.

Farkında değiliz ama sanırım ülkemiz giderek Ortadoğululaşmanın eşiğinde bekliyor.

Bilinmelidir ki bilim, sanat ve düşünce adamalarından uzak olan toplumlar ve iktidarlar böylesi kaos sarmalında boğulup kalırlar.

Kalın sağlıcakla.

Yazarın Diğer Yazıları