Faruk YILDIZ

AK PARTİ TEŞKİLATLARI S.O.S VERİYOR

Faruk YILDIZ

31 Mart 2019 yerel seçimleri üzerinden yaklaşık bir ay gibi bir süre geçmiş bulunuyor. Seçim sonuçları üzerindeki değerlendirmeler, analizler gerek medyada gerekse dost, arkadaş sohbetlerinde devam ediyor.

Alınan sonuçları neredeyse seçime katılan bütün siyasi partiler kendileri açısından başarılı buluyor. Aslında meseleye onların bakış açısıyla bakarsak haksız da sayılmazlar.

Özellikle önemli büyük şehirlerin bıçak sırtı oranlarla el değiştirdiği bir seçim süreci geçirdik.

Çeyrek asırdan fazla bir süredir milli gelenekten gelen bir siyasi hareketin yönettiği İstanbul, Ankara gibi metro kentlerin bıçak sırtı oylarla diyebileceğimiz oylarla el değiştirdiğine şahitlik ettik.

Yerel seçimde sadece 19 il belediyesi kazanan ana muhalefet partisinin Türkiye nüfusunun %49’unda ve en önemlisi de Türkiye ekonomisinin %72’sinde söz sahipliği elde ettiğini gördük.

Ak Parti için ise rakamlara bakıldığında sonuçlar başaralı gibi görünse de az önceki ana muhalefet partisi ile ilgili verilmiş olan rakamlar aslında her şeyi özetler niteliktedir.

Eleştiriye ve öz eleştiriye açık olmadığımız sürece ortaya çıkan rakamsal sonuçlar kamuoyu üzerinde algısal yönlendirmeler yapmamızı kolaylaştırabilir. Ancak çoğu zaman bu algısal yönetim istenmeyen sonuçlar da doğurabilmektedir.

Benim bu makale de ifade etmeye çalıştığım husus İstanbul seçimleri üzerinden yerel seçimlerdeki bağımsız adaylar üzerinden siyasi bir laboratuvar çalışması yapıldığı üzerinedir.

Nasıl mı olmuş? Anlatayım…

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için 22 bağımsız aday seçime katılmış.

Ankara için ise işler biraz daha kolay olduğu için 5, İzmir için 4 bağımsız aday seçime katılmış.

Öyle anlaşılıyor ki bir üst akıl özellikle İstanbul için uzunca bir zaman önce teorik olarak bir çalışma yapmış ve bu teorik çalışmayı 31 Mart 2019 günü pratiğe dökmüş.

İstanbul için tüm Türkiye ve dünya seçimin iki aday arasında geçeceğini bilmesine rağmen bu 22 adayın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olmalarının altında yatan sebepleri iyi araştırmak gerekir.

Daha açık ve net olması açısından meseleyi şu şekilde özetleyebiliriz. 39 ilçenin 25’ini alan bir siyasi ittifak nasıl oluyor da büyükşehiri kazanamıyor. Demek ki bu 1+BAĞIMSIZLAR alanda kendileri için değil eşgüdümlü bir şekilde  o “1” için olumlu bir propaganda çalışması yapmışlar sonucu çıkıyor. Mevcut ilçelerde ezici bir çoğunlukla kazanılan seçim nasıl oluyorsa büyükşehirde kaybediliyor.

Demek ki bir üst akıl çok önceden hazırlıklara başlamış ve sonuç almış görünüyor. Bağımsız adayların bu oranda çok olması ister istemez akıllara böyle bir teori getiriyor.

Bağımsız adaylar teorisi bu üst akıl çalışmasının sadece bir ayağı. En önemli ayağı iktidar partisinin sandık müşahidi ayağı. Yani üst aklın devreye soktuğu planın ya farkında olmayan ya da bilerek bir parçası olan sandık müşahidleri(!) realitesi. Diğer bir ayağı nüfus müdürlükleri ve seçim kurullarının oluşturulması ayağı.

Şimdi asıl mesele olduğuna inandığımız bu çalışmalar yapılırken iktidar partisinin yöneticileri ne yapıyordu?

En önemlisi de iktidar partisinin teşkilatlarında kripto FETÖCÜLER mi var?

Hayır, yok diyorlarsa İstanbul seçimindeki şaibe iddiaları neyin nesi?

Ve yine hayır yok diyorlarsa ortaya çıkan sonuç ne peki?

Ezcümle;

İktidar partisi öncelikle İstanbul başta olmak üzere en çok oy kaybettiği il, ilçe teşkilatlarını ve genel merkez MKYK organlarını tamamen gözden geçirmeli ve gönüldaşlarını arkasına alarak yeni bir oluşuma ivedilikle girmelidir. Bu anlamda “ben belediye sayımı bu ilde artırdım” şeklinde deli saçması düşüncelere aldanırsa kaybeder. Neden mi? Ona bakarsanız İstanbul’un 39 ilçesinin 25’i alınmış. Ama İstanbul kaybedilmiş. Yine bir ilimizde 2015 yılında 220 bin oy almış iktidar partisini, seçmen sayısı bu zamana kadar 20 bin artmasına rağmen 138 bine düşüren bir teşkilatla yol yürümekte ısrar ederseniz kusura bakmayın o ildeki seçmen her geçen seçimde size ders vermekten de yorulmaz arkadaş.

O halde yapılacak tek şey kamuoyunun ekseriyetle inandığı kripto FETÖCÜLERİ tasfiye etmek için teşkilat yapılarının yenilenmesidir. Aksi taktirde iktidarın hedeflediği 2023 hedefi de hayal olur.

En önemlisi de iktidar partisi bazı illerde Sayın Cumhurbaşkanımıza duyulan teveccühe rağmen teşkilat yöneticilerine duyulan tepkiler sonucu oy kaybına uğramıştır.

Ancak teşkilatlar yenilenirken mevcut bölgede oy kayıplarının maksimum olduğu yörelerden tercih edilen insanlara teşkilatlanmada görev verilirse bu kayıplar da telafi edilir. Yok yine adamcılık, bölgecilik yapılırsa seçmen ders vermeye devam eder.

Herşeyden önemlisi Ak Parti Ahmet DAVUTOĞLU, Ali BABACAN, Mehmet ŞİMŞEK, Abdullah GÜL, Selçuk ÖZDAĞ, Bülent ARINÇ, Necati ÇETİNKAYA gibi siyasi örgütün teorisyenlerini ve stratejistlerini yeniden kazanmalı, onlardan yararlanmalı ve bu yapıdaki yeni siyasetçilerin önünü açmalıdır. Berat ALBAYRAK’la bu işin yürümeyeceğinin de herkes farkında. Bir siyasi iktidari ayakta tutan en önemli unsur ekonomidir. Görünen o ki Berat ALBAYRAK bu işi yürütemiyor.

Milletin emanetini ehline teslim etmeden 2023 sadece bir rüya olarak kalacak gibi görünüyor.

Bizden söylemesi.

Kalın sağlıcakla.

Yazarın Diğer Yazıları