Faruk YILDIZ

ABDAL İLE APTAL(1)

Faruk YILDIZ

İnsan yaratılış olarak duygusal bir varlıktır. Yaşam serüveni içerişinde ruh haline bağlı olarak olaylara, olgulara farklı tepkiler verebilir. Yetişkin bir insan olsa da zaman zaman bu tepkiler, atarlı, ergen davranışları biçiminde ortaya çıkabilir. Ancak bu davranış biçimi yaş ilerleyip kişi  kemale erdikçe yavaş yavaş ortadan kalkar. Gençlik yıllarının başında kişi genellikle abdal gibi değil aptal gibi davranabilir.

Bu anlamda zamanın ötesinde bir düşünür olarak görülen Dücane CÜNDİOĞLU’nun abdal ile aptal ikilemesi üzerinden felsefik bir biçimde ele aldığı konuyu sizlerle paylaşmak istedim. Müridin mürşid, cahilin âlim, avamın havas, abdalın aptal olarak pazarlandığı bu zamanda kifayetsizlere zaman üstü cevaplar veren CÜNDİOĞLU’nun bu tespitleri dalkavukluğu marifet sayıp hakikatleri gizlemeye çalışanlara tam bir cevap niteliği taşıyor.

En önemlisi de sarayın soytarısı olmaya namzet kabalık üzerinden bayağılık ve sığlık içinde ıkınarak kendini ifade etmeye çalışanların da portresini çiziyor.

Keyifli okumalar dileğiyle…

Derin çelişkiler karşısında, abdal olan tarafsız kalır, aptal olan kayıtsız. Kuşku irfanın alametidir çünkü.

Abdal anlamak, aptal anlaşılmak ister, oysa hakikatte ilkinin anlaşılmaya, ikincisinin anlamaya ihtiyacı vardır.

Abdal olan hazzın (güzelin)  peşinden koşar, aptal olan yararın (çıkarın). Bu yüzden ilki hep acı çeker, ikincisi daima zarar eder.

Aptal abdal'a aptal gibi davranır, abdal aptal'a abdal gibi.

Bazı abdallar 'aptal', bazı aptallar 'abdal' görünür. Abdal görünmek kolay, olmak zordur.

İyiler 'aptal' görünür, aptallar 'masum'. Abdallara gelince, onlar görünmez.

Abdal anlar ve susar, aptal anlamaz ama yine konuşur.

Abdal düşteyken uyarılınca uyanır ve utanır, aptal ise ne uyanır, ne utanır, sayıklamaya devam eder.

Abdal tebessüm eder sevindiğinde, aptal sırıtır, bu yüzden, üzüldüklerinde ilki ağlar, ikincisi zırlar.

Abdal bir fikrin tarafı olur, aptalsa taraftarı. Bu nedenle ilki savunur, ikincisi savrulur.

Dervişliğin şanındandır, abdal olan aptal olanı bağışlar.

Abdal, (hali) 'değişen' demektir, aptal 'değişmeyen'. O nedenle ilki evrilir, ikincisi devrilir.

Abdal vasat değildir ama vasatta (itidal'de) durmayı bilir, aptal ise vasattır ama vasatta durmayı bilmez.

Abdal borçlu gibi sever, asla bedel ödemekten çekinmez, aptal ise alacaklı gibi sevdiği için en küçük anlaşmazlıkta hacze gelir.

Abdal sevdiğini beğenmek, aptal ise beğendiğini sevmek ister. İlki önce içe, sonra dışa bakar, diğeri tam aksini yapar.

Abdallar genellikle kördür, yani gözleri dünyaya kapalıdır. Bu yüzden aptalların, yani gözü açıkların göremediklerini görürler.

Abdal'ın yazgısıdır, sigarayı içen aptal olur ve fakat öksürmek ona düşer.

Aptal hep haklı olmayı marifet bilir, abdal hep haklı olmamayı.

Abdal meşgul eder, aptal işgal eder. O nedenle ilkine koltuğu, ikincisine kapıyı göster!

Aptal bir oylamanın sonucunun "oy birliği" ile alınmasına sevinir, abdal "oy çokluğu" ile.

Abdal sorularıyla tanınır, aptal cevaplarıyla.

Abdal sözün hakikatinden etkilenir, aptal ise retoriğinden. Sen sen ol, ey talib, aptal olma!

Abdal'a malum olur, aptala bir şey olmaz, başkaları bile değil, kendisi kendisine meçhuldür çünkü.

Aptal kendini bilmez başkasını bilir, abdal başkalarını bilmez kendini bilir. Cehalet gafletten yeğdir çünkü.

Abdal mesud olmayı marifet bilir, aptal ise memnun olmayı.

Aptal için başarmak önceliklidir, abdal içinse denemek.

Abdal sık ama yumuşak bir şekilde yere düşen kar taneleri gibi sükûnetle konuşur, aptal ise hınçla yağan sert dolu taneleri gibi öfkeyle.

Aptal laf eder, abdal söz eder. Lafı bırak, söze kulak ver!

Kalın sağlıcakla.

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları