İstanbul seçimleri için yapılan açık oturumda kimse projesini anlatamadı. Adaylar birbiriyle tartışmak istedi ama, bırakın kararsız seçmenin karar vermesini, kararlı seçmenin görüşünü bile teğet geçecek bir program ortaya çıktı.
Kısacası . Sistematik bir tartışma yönetilemeyince okullarda tez konusu olacak vahim bir durum ortaya çıktı.
Programın Moderetör-ü İsmail Küçükkaya hem kendini rezil etti hem de, kararlı seçmenin görüşünü teğet geçecek bir program ortaya çıkardı.
CHP nin adayı yapacaklarını anlatamadan program bitti.
İmamoğlu Binali Yıldırım dan bol bol penaltı golleri yerken Medyanın günlerdir parlatıp durduğu Cici çocuk İsmail ise, bir çuvalladı ki görmeyin.
Program sonunda trollerden bol bol eleştiri alan Küçükkaya’nın “Nasıl beni beğendiniz mi? “ sorusu ise gündeme bomba gibi düştü.
Bütün TV kanallarına katılan yazarlar ve sosyologlar, Ekrem İmamoğlu nun efendi ama acemi bir siyasetçi olduğunda hem fikir oldular.
Evet iç siyasette vakit harcarken içe kapanıp etrafımızda olan bitenlere kulak kabartmamız gerektiğini düşünüyorum.
Hafta sonu İstanbul seçimleri sona erecek.
Lakin uluslararası siyasette kazanın dibi kaynayıp duruyor.
Doğu Akdeniz de savaş gemilerinin artması, Rumların Fatih arama ve tarama gemisindeki personel için tutuklama kararı çıkarması ve İran ile katil ABD arasındaki gerilim devam ederken biz hallen İstanbul seçimleri ile uğraşıyoruz.
Bakınız ; Wox haber sitesinden Alex Ward, yazdığı uzun yazısında üç sebeple savaşın olmayacağını söylüyor.
Ona göre sebeplerden birincisi bölgedeki Amerikan askerlerinin sayısı olağanüstü bir şekilde fazla değil ve savaş belirtileri gözükmüyor. İkincisi Donald Trump Donald, defalarca İran'la savaş istemediği, Üçüncüsü ise gerilim bazılarının söylediği düzeyde yüksek değil ve ortamın kısa sürede sakinleşmesi bekleniyor.
Newsweek'in savunma konularındaki eski muhabiri Jonathan Broder ise, Colin Kahl'ın (Obam döneminde ABD Savunma bakanlığının Ortadoğu işlerinden sorumlu yetkilisi) yakın dönemde Washington Post'ta yayımlanan analizinin başında sorduğu soruya değiniyor.
Kahl'ın yazısında İlan Goldenberg' inkine benzer bir değerlendirme söz konusu. Şiddetli bir askeri gerilimin adım adım gerçekleşmesi ihtimali söz konusu.
Jonathan Broder, ise şu anki ortamın Colin Kahl'ın dediği kadar karanlık ve tehlikeli olmadığını yazdı.
Broder'in yazısında İran'la savaş ihtimaline dair kilit konulardan biri Trump hükümeti içerisinde İran politikası konusunda ciddi bir ihtilafın bulunması.
Washington'da yaşayan Broder de, tıpkı diğer gözlemciler gibi John Bolton ve Mike Pompeo Mike 'nun Trump ve çevresindekilerin müzakere eksenli görüşünden farklı ve savaş yanlısı görüşüne işaret ediyor.
Ayrıca askeri uzmanlar ayrıca, Beyaz Saray'da İran konusunda bir şaşkınlık hali var ne yapılacağı belli değil. Bu da İranlı politikacıların gözünden kaçmıyor değerlendirmesini yapıyor.
Evet iç Siyasette İstanbul seçimleri konuşulurken, dışarıda kazan fokur, fokur kaynıyor.
Özetle artık fabrika ayarlarına geri dönmemiz gerekiyor Aksi halde, geç kalmış olabiliriz.
Türkiye ES-400 ve F-35’ler konusunda inatçılığını sürdüren ABD’nin müttefikliğine asla güvenmemeli ve bu saatten sonra NATO konusunu sorgulamalıdır.
NATO’nun ES 400 ve F 35’lerin mevcut savunma ve radar sistemlerine entegre edilemeyecek demesi bence büyük bir bahane ve yalandır.
Asıl amaç, Türkiye’nin terör saldırılarına karşı silahlanmasını istememektir.
Ezcümle, Türkiye İstanbul seçimlerini bir taraf bırakıp eğer çevresinde olan bitene geç müdahale eder diplomasi trafiğini sıklaştırmazsa, sarınım katil ABD İran’ı bırakıp bizle yakından ilgilenecek.
Yani küçük hesapları, büyük hesaplara kurban edeceğiz
Selam ve Dua ile.