Cengiz GÜLAÇ

YERLİ MALI ANGUTU NASIL ANLARSINIZ?

Cengiz GÜLAÇ

            Eğer bir insan gün içerisinde;

            İşinden, eşinden, çocuklarından, sağlığından, mutluluğundan daha çok belediyeyi, yerel siyaseti ve yerel aktörleri düşünüyorsa…

            Eğer bir insan gün içerisinde;

            Okumaya, düşünmeye, profesyonel bir eğitime dayalı tek cümle kuramayıp da, sonsuz bir iştahla belediyenin borcunu, yerel dedikoduları, siyasetçi kavgalarını konuşuyorsa…

            Eğer bir insan gün içerisinde;

            Hayatını anlamlı kılacak tek bir hobiyle, sanatla, sporla, müzikle, sinemayla vs. ilgilenmeyip de, milletin uçkurundan tutun da, kazancına kadar her türlü konuda hayasızca iftiralar atabiliyorsa…

            Eğer bir insan gün içerisinde;

            Tek kelime temel ahlaki ve insani değerlerden, insanlığın medeni ve çağdaş birikimlerinden değil de, imardan, ranttan, ihaleden bahsediyorsa…

            Eğer bir insan gün içerisinde;

            Konuşurken, özünde kul hakkı, adalet gibi erdemlerin geçtiği tek kelime etmeyip de, din satıyorsa, çalamadıklarını çalanların servetine hayıflanıp duruyorsa…

            Gözünüz aydın! Elinizde orijinal bir yerli malı angut var demektir!

            Hayırlı, uğurlu olsun efendim!

BİZDE OLSA NE OLURDU?

            Kendimi bildim bileli erken yatmak konusunda sıkıntı çekiyorum. Çocukken evimiz sobalı olduğu için abimle oturma odasında yatardık. Yat borusu çaldıktan sonra çaktırmadan yorganın altından delik açar televizyon izlerdim.

            O gün bugündür uykuyla mücadelem devam ediyor. Son uykuya kadar da devam edecek gibi!

            Geçenlerde yine gecenin bir vakti uykuyla kavga ederken Youtube’da gözüme bir video çarptı. Çocuklukta hayranı olduğum Michael Jordan ile ilgili bir video görünce bir beş dakika bakayım dedim.

            Bana anlatımıyla basketbolu sevdiren Murat Murathanoğlu meğer Youtube sitesine “Bir Zamanlar Amerika” isimli videolar yüklemiş.

            Videoyu izlemeye başlayınca Murathanoğlu’nun o enfes anlatımıyla tam dört bölüm bitirdim.

            Jordan’ın film gibi hayatı…

            Efsane nasıl başladı? Kumar hastalığı, babasının öldürülmesi, şampiyonluklar, dünya tarihinin Roman Abramoviç’ten sonra en yüksek tazminatı ödediği boşanma davası, basketbolu bırakması ve geri dönmesi, antrenmanlarda hırstan defalarca arkadaşlarını yumruklaması, dünyanın en zengin sporcusu olması…

            İki bölümden oluşan Jordan hikâyesinin sonunda Murathanoğlu kapanışta haftaya Kobe Bryant ile devam edinceye kadar hoşça kalın deyince, dedim eyvah! Gelsin Kobe efsanesi, kim yatar?

            Kobe Bryant… Bilinen en çalışkan sporcu.

            Gece üçte tek başına antrenmana başlaması, neredeyse hiç uyumaması, Shaquille O’Neal ile olan kavgaları, karısını aldatması üzerine açılan tecavüz davası, şampiyonluk hikâyeleri, inanılmaz egosu…

            Jordan çocukluk kahramanım, Kobe gençlik… Başka alemlerdeydim. O günler aklıma geliyordu. Kobe hikâyesi bitince Murathanoğlu haftaya Shaquille O’Neal ile devam edeceğiz deyince aga yeter dedim!

            Shaq, babası uyuşturucudan tutuklanmış bir çocuk, üvey babanın elinde dünya starı oluyor… 44 yıl sonra babasını görüyor.

            Kumar, uyuşturucu taciri baba, tecavüz iddiası, centilmenlik dışı hırslar… Hikâyelerinde ne arasanız var.

            Düşündüm, acaba benzer hikâyelere sahip kişiler bizde böylesi efsanelere dönüşebilir miydi?

            Namuslu, dürüst, çalışkan, yetenekli insanları bile müthiş bir iştahla öğütürken…

            Dünya starı olurlar mıydı bilmem ama çapsız magazin maymunlarına dönecekleri kesindi!

 

Yazarın Diğer Yazıları