Cengiz GÜLAÇ

YARGI İMAMI DEĞİLMİŞ

Cengiz GÜLAÇ

Bu köşede zaman zaman insanların cevap haklarını kullandırıyorum. İyi bir şey olduğuna inandığım için yapıyorum ama insanlar genelde farklı sebepler arıyorlar…

            Bazıları tehdit edildiğim için korktuğumu iddia ederken, bazıları da cukkaya kıvırdığımı iddia ediyor. Gerçi daha bugüne kadar beni tehdit edecek babayiğitle beni satın alabilecek herhangi bir para birimiyle karşılaşmamış olsam da, insanımızın cevap hakkı konusunu çok iyi bildiğini zannetmiyorum…

            Bu izah yüklü girişi neden yaptığımı açıklayayım…

            Köşe yazarlığı yaptığım süre içerisindeki en ilginç cevap hakkını kullandıracağım. Cevap hakkı talebinden ziyade bir yazıma gelen itirazı köşeme taşıyacağım.

            “Elazığ’ın Yargı İmamı İfadesinde Ne Söyledi?” başlıklı köşe yazımda isim vermeden VK diye kodladığım kişinin FETÖ soruşturması kapsamında emniyette verdiği ifadeden bahsetmiştim. O zaman Baromuzun başarılı avukatlarından Sayın İzettin Demir beni arayarak yazıma itiraz etmişti.

            Bu hafta adliyede karşılaştığım İzettin Bey yazımı hatırlatarak içeriğinin tamamen “yalan” olduğunu söyledi. Yalanla yanlış arasındaki kasıt farkına itiraz ettikten sonra konuyu kendisiyle konuştuk.

            Sayın Demir, müvekkilinin FETÖ’nün yargı imamı olmadığını, benim köşe yazımı duruşmada ismimi de vererek okuyacağını, toplumda böylesi bir yanlış algının olduğundan bahsedeceğini söyledi. Takdir kendisinindir. Sayın Demir’in başarılı bir savunma avukatı olduğunu bildiğim için umarım işe yarar…

            Sayın Demir özetle, yazımın içeriğinde geçen ifadenin yanlış olduğunu, müvekkilinin vekillerden bahsetmediğini söyledi. Bende bu itirazını köşeme taşıyacağımı söyledim.

            Ancak şu konunun altını o görüşmemizde çizdiğim için burada da yazmam gerekiyor. Sayın Demir’in müvekkili olan VK hakkında bir FETÖ yargılaması var! Şahsın FETÖ’cü olup olmadığına dair bana bir itiraz gelmedi! İtiraz olsaydı emin olun yazardım. Umarım bu yazı da Sayın Demir’in savunmasında kendisine yardımcı olur….

            Yani sevgili okur… Ha kel Hasan, ha Hasan Kel! Ben çok fark göremedim ama bir meslektaşımın itirazını köşeme taşımam gerekiyordu.

            Hepsi bu…

TEŞEKKÜRLER BABA 

Bir akşam saatiydi. Sevgili Ahmet Toprak, ki siz “Can Ahmet” diye bilin… Ve İhsan Tarakçı, ki onu da “Baba” diye bilin… Oturmuş yemek yiyip, sohbet ediyorduk. 

Dostluğun sohbeti zaman ve mekân dinlemeksizin içimizi aydınlatıyordu ama vakit akşam saatiydi. Can Ahmet gökyüzüne baktı. “Yıldızları izle” dedi. İhsan Baba; “Ne bilecek gardaş, kim bilir kaç yıldır başını kaldırıp yıldızları izlememiş!” dedi! 

Başım önüme düştü… Evvelimi ve bugünümü düşündüm. O birkaç saniyede saçımı ve sakalımı ağartan çapsızlıktan utandım!  

Başım o kadar ağır geldi ki bana, gökyüzüne başımı ağır ağır kaldırırken kısa ve dahi anlamsız ömrüm geçti aklımdan. Yıldızları unutalı ne çok zaman olmuştu! 

“Teşekkür ederim Baba” dedim… 

Yıldızları unutmuştum…! 

Bu küçük fantastik taşramıza kurban etmiştim koca gökyüzünü. Ki ben, şairin dediği gibi, “Peş peşe kaç gece acıyan, yumuşak yerlerime yaslanıp uçardım. Bilmezdim neden bazı saatler alaturka vakitlere ayarlı…” 

  Tekrar başım önüme düştü ve anladım bazı saatler neden alaturka vakitlere ayarlı. Taşrada kaybetmiştim beni ben yapan insani yanlarımı… Gökyüzünü izlemeyeli ne çok zaman geçmişti ama… 

Teşekkürler baba. İyi ki varsın… 

Teşekkürler baba. İyi ki gökyüzünü hatırlattın bana… 

Can dost, baba ve yıldızlar… 

Mutluyum… 

Yazarın Diğer Yazıları