Cengiz GÜLAÇ

TOLGA AĞAR'DAN ALLAH RAZI OLSUN

Cengiz GÜLAÇ

Daha önce bir iki defa yazmıştım ama görüyorum ki beni ciddiye alan olmamış!...

Kompozisyon tekniği açısından kötü bir giriş yaptım, farkındayım! Hemen daha sağlıklı bir girişle konuya başlayayım…

Yerel protokolün katıldığı programlarda konuşmacıların haziruna hitap ederken tek tek önemli gördüğü insanları sayması bana hep antipatik gelmiştir. Kürsüye her çıkan “sayınla” başlayan makamları bir saymaya başlıyor ki, bazen hiç bitmeyecek zannediyorsunuz!

Sayın valim, sayın belediye başkanım, sayın vekillerim, sayın il başkanım, sayın rektörüm, sayın ticaret odası başkanım, sayın borsa başkanım, sayın ilçe belediye başkanlarım, sayın belde belediye başkanlarım, sayın kadın kolları başkanım, sayın gençlik kolları başkanım,……………………………………..

………, Sayın gençlik kolları başkanımızın kirvesi, sayın kadın kolları başkanımızın görümcesi, sayın il başkanımızın bacanağı, sayın belediye başkanımızın askerlik arkadaşının kayınının oğlunun nişanlısı!!!

Hepsi sayın, sayın, sayın… Sıra vatandaşa gelince bir yılışık, bir sulu üslup ki, sormayın!

“Sevgili, aziz hemşerilerim…”

Sizler sayın oluyorsunuz da, biz ne ara flört kıvamına gelen “sevgili” oluyoruz?

Bir gün birisi şaşırıp vatandaşa “canım” diye hitap edecek, ondan korkuyorum! Tövbe tövbe!

Bu bol sayınlı arkadaşlardan birisi yanlışım varsa düzeltsin lütfen. Şöyle olsa daha iyi değil mi?

Resmi toplantıların haricinde, –ki o da abartılmamalı bence- o an protokolde bir numara kimse nezaketen ona selam verilip, tüm hazirun peşinden selamlansa, yetmez mi? Çok fazla kasmaya, çok fazla önemli adamlar olduğunuzu göstermeye gerek var mı?

Vallahi itici oluyorsunuz! Hayatında kimsenin kendisine hitap ederken sayın ile başlamadığı binlerce insan sizi dinliyor ve ister istemez size gıcık oluyorlar! Ben sayın işini abartan konuşmacıyı bıçaklamayı düşünen vatandaşı bile gördüm! (Şaka tabii ki! Vallahi şaka, başıma iş açmayın!)

Ciddiye alınmadığım mesele de bu işte. İki sefer yazdım, bu son olsun. Lütfen daha samimi ve içten olunuz…

*****

Peki, başlıkta Tolga Ağar’a neden teşekkür ettim?

Tolga Beyi seçim döneminde takip ettim. Öncesinde herhangi bir fikrim yoktu. Dikkat ediyorum, kalabalıklara hitap ederken ısrarlı bir şekilde konuşmasını kısa tutuyor. Kendi sesinden tahrik olan klasik yerel hatipler gibi değil.

Bazıları işi öyle abartıyor ki, konuşmaya bir başlıyor, aman Allah’ım! Sesi konuşmayı tamamlamaya yetmiyor. Sesini yükselttikçe gaza geliyor, bağırdıkça bağırıyor. Sesin de bir sınırı var. En sonunda uğultudan, gürültü kirliliğinden başka bir şey kalmıyor.

Tamam, kabul ediyorum. Bazen toplulukları heyecanlandırmak gerekir. Ama sadece bağırmak bir hitabet sanatı değildir ki.

Bu açıdan Tolga Bey gayet sempatik, güler yüzlü bir üslupla konuşuyor. Çoğu zaman fazla vaktinizi almayacağım diyerek konuşmasını kısa tutuyor. Yani karşısındaki kalabalığı ağzı açık, aydınlanmayı bekleyen angut giller olarak görmüyor! Adamın şova da ihtiyacı yok.

Haa, eksiği yok mu? Var tabii ki…

O da bizim yerel aktörlere alışmış, bol sayınlı girişlere başlamış. Cip Mesire yerinin açılışında gözümden kaçmadı. O kadar da olsun canım. Önemli değil.

Demem o ki, Tolga Beyden Allah razı olsun. Bizi sıkmıyor, kendisini kasmıyor. Usulen işini yapıyor. Hangi sözün ne kadar ciddiye alınacağını biliyor…

Sayın okurlarım, bu yazıdan sonra inşallah ilimizin sayın yöneticileri konuşma yaparken orada bulunan sayın kişilere hitap ederken biraz daha dikkatli olup, sayın Tolga Ağar gibi konuşmasını daha kısa ve daha içten yaparsa, sayın konuşmacılar daha sıcak bir hava oluşturup, sevgili vatandaşları sıkmadıkları gibi, sayın protokolle sevgili vatandaşlar kaynaşmış olur ve sayın idarecilerimiz, sayın siyasilerimiz……

Bu ne ya hu! Bir ara hiç durmayacağımı zannettim sayın okurlarım!

*****

Yukarıda olmaz dedim ama “canım” diye konuşmaya başlamak hiç fena fikir değil aslında!

Düşünsenize, konuşmacı mikrofonu eline alıyor ve “canım naabeerrr!” diye başlıyor!

Gözünüzde canlandırıyorsunuz, değil mi?

Evet efendim! Şimdi de konuşmalarını yapmak üzere Av. Cengiz Gülaç’ı kürsüye davet ediyorum!

Yazarın Diğer Yazıları