Cengiz GÜLAÇ

TOLGA AĞAR NASIL BİR İNSAN?

Cengiz GÜLAÇ

            Cuma günü Ak Parti Milletvekili Sayın Tolga Ağar Keban ve Ağın ilçelerini ziyarete gidecekmiş. Daha önce birçok defa görüşmek için sözleşsek de bir türlü sohbet etmek nasip olmamıştı. İlçeleri ziyaretlerinden önce beni davet etti, müsaitseniz birlikte gezelim diye.

            Davete icabet etmek sünnettir deyip seve seve gelmek isteyeceğimi söyledim. Hem, Tolga Beyin vatandaşla diyaloğunu bire bir görme fırsatını kaçıramazdım.

            Sağ olsun, büromun önünden beni aldıracağını söyledi. Bir araba geldi, baktım gazetemiz yazarlarından sevgili dostum Sayın Mehmet Emre’de arabada. Tanıdık birisini görünce sevindim.

            Arabada ilk defa tanışacağım birisi daha vardı, Sayın Sertaç Demirtaş. Tolga Beyin çok eski bir dostuymuş. Hemşerimiz, İstanbul’da yaşıyor. İş güç, tanışma faslı derken aramızda sinema muhabbeti başladı.

            Düzenli okurlarım hatırlayacaktır, az biraz sinema konusunda iddialıyımdır. Serde artistlik de var tabii! Biraz hava atayım dedim!

            Yalan olmasın… Yalan olmasa da mübalağa olmasın… Ya yedinci, ya da sekizinci cümlemden sonrasını hatırlamıyorum! Hatırladığım, bir ara “meeee, meeee” derken Mehmet Emre bana ağzını topla, farkındayım, dağıldın dedi!

            Şaka bir tarafa, Sertaç Beyle tanıştığıma, İstanbul’da böyle bir hemşerimiz olduğuna hem çok sevindim, hem de gurur duydum. Entelektüel yönü ağır olan, öyle keyifli bir sohbet geçti ki aramızda… Kendi uzak taşramızda dedikodu yapmaktan irin toplayan beynim bu güzel sohbetle az da olsa içimdeki cerahati temizleme şansı yakaladı!…

            Anlayacağınız yolculuk güzel başlamıştı…

            Tolga Beyler önden ilk önce Ağın’a gitmişti. Biz fazla zaman geçmeden Ağın’a yetiştik. Ben gezinin nasıl planlandığını bilmediğim için selamlaşma faslından sonra bir kenarda gözlem yapmayı tercih ettim.

            Kenarda durursam daha sağlıklı olur diye düşündüm. Vatandaşla Tolga Beyin sohbetine kulak kestim. Bu arada da sevgili Hocam Metin İlhan ile siyaset üzerine tatlı bir sohbet şansı yakaladım. Metin Hocam bu şehrin önemli hafızalarından birisidir. Tecrübelerinden faydalanma fırsatını kaçıramazdım…

            Dikkatimi bir şey çekti…

            Her gelen partili veya vatandaş Tolga Beye; “Keşke gelmeden haber verseydiniz.” diyordu. Allah Allah! Bu işte bir gariplik vardı. Biz siyasilerimizden, davullu zurnalı, bol yalakalıklı karşılama törenlerine alışmışız ya, Tolga Beyin habersiz ziyaretine bir anlam veremedim.

            Sonra anladım ki; fırsat bulduğumuzda içimizdeki hormonlu kibri ortaya kustuğumuz için herkesi kendimiz gibi zannediyormuşuz! Tolga Bey en sonunda; “Ya niye haber vereyim ki, insan evine giderken randevu alır mı? Ben memleketimi ziyaret ediyorum, karşılamaya falan ne gerek var…” dedi!

            Daha oturalı beş dakika ya olmuş, ya da olmamış, baktım benim ağzım yine dağıldı! Allah’tan Metin Hocam yanımdaydı da, şöyle alttan çeneme bir tane vurdu da kendime geldim!

            Toparlanınca özeleştiri yaptım. Kendi kendime; “Ula olum Cengo, senin soyadın Ağar olsa Allah bilir PTT meydanında stant kurup…”… Neyse, devamına gerek yok!

            Tolga Bey ilçe teşkilatını ziyaret etti. Vatandaşla sohbet etti ve esnafı dolaşmaya başladı…

            Esnaf ziyareti bitince kaymakamlığı ziyaret edeceğimiz söylendi. Yalan yok, oldum olası bu tür ziyaretleri sevmem. Bir ara gitmeyeyim dedim. Sonra düşündüm ayıp olur, vaz geçtim ve gitmeye karar verdim. İyi ki de fikrimi değiştirmişim. Zira, daha önce çok fazla tanımasam da, tevazuuyla sempatimi kazanan Tolga Bey kaymakamlıkta beni öyle mutlu etti ki, yanılmadığımı gördüm…

            Ağın Kaymakamı Sayın Fatih Cıdıroğlu’nun makam odasına geçtik. Kaymakam bey makam koltuğunda oturmadı, seçilmiş bir vekile nezaket göstererek karşısında oturacaktı ki, Tolga Bey rica etti: “Estağfurullah, ben de memur çocuğuyum. Lütfen makamınıza geçiniz. Sizleri o makamlarda görmek bize gurur veriyor…”

            Koltuk kapmaca oynayan, gittiği her yerde makama kurulan kişilere alışmışız… Ben yine dağıldım!

            Sonra anladım ki, devlet terbiyesiyle büyümek demek ki böyle oluyormuş…

            Ağın, Keban… Her nereye gittiysek, Tolga Bey nerde bir polis görse, nerde bir asker görse arabasını durdurdu, hepsiyle tek tek tokalaştı, hal hatır sordu…

            Çünkü ben de memur çocuğuyum demişti… Çünkü O, Mehmet Ağar’ın oğluydu… Çünkü O, vatan görevi yapmak ne demek, bunu en iyi bilecek bir devlet terbiyesinden geliyordu…

            Ben de o nöbet tutan aslan parçalarına bakarken vatanı uğruna şehit düşen askerlerimizi, polislerimizi düşündüm… Gözlerim doldu...

            Bir ara Tolga Beye; “Sayın Vekilim, çok şanssız bir dönemde vekil oldunuz. Ekonomik sıkıntılar yüzünden çok fazla hareket alanınızın olacağını zannetmiyorum…” dedim ve siyasetin işlerine mani olup olmadığını sordum. Cevaben; “İşlerimi elimden geldiği kadar azaltmayı düşünüyorum. Siyaset devam ederken iş almayı çok fazla etik bulmuyorum..” dedi.

            İçimden, “Bu kaçıncı goldür Sayın Vekilim?” dedim ama dışımdan demedim! Zira bizler bu yaşımıza kadar siyasetin zenginleşme aracı olarak kullanılmasına alışkın insanlarız. İş almayı geçtim, elindeki işleri tasfiye etmeyi düşünen bir siyasetçi! Hadi hayırlısı…

            Vatandaşın derdini dinlemek gerçekten çok zor. İşsizlik almış başını gidiyor. Ekmek, aslanın ağzını geçtim, dişinin kovuğuna yetmiyor!

            Siyasiler genelde vatandaşla sohbet ederken çok konuşur, ortamı karambole getirir. Vatandaş ne olduğunu anlayana kadar bir bakar ki ortadan kaybolmuşlar!

            Dikkat ettim, Tolga Bey vatandaşın derdini dinlerken öyle bir zıpladım mı beş tekme atarım türü Ninja üsluplu siyasilerden değil! Gayet makul cevaplar veriyor. Olmayacak duaya amin deyip ümit tacirliği yapmıyor. Bu tavrı hoşuma gitti…

            Derken ilçe ziyaretlerinin sonuna geldik. Elazığ’a dönerken yaşadığım kısa günü düşündüm…

            İnsan evine giderken randevu alır mı dedim kendi kendime…

            Düşündüm, ben de memur çocuğuyum. Makama saygının insanı küçültmeyeceğini anladım, hormonlu egoma gem vurmaya karar verdim…

            Sertaç Beyle tanışmış olmama sevindim. En yakın zamanda görüşmeyi temenni ettim…

            Bu yazıyı saklamanızı rica ediyorum. Elbet yarın bir gün icap ederse Tolga Beyi eleştiren yazı da yazabilirim. Saklayın, zira daha önce çok olumlu cümleler kurmuştun, ne değişti, diyemeyecek kimse…

            Zira ben, Cuma günü “iyi” bir insanla beraber günümü geçirdim…

            Siyaseten eleştirilebilir insan ama iyi insanlar yine iyi olmaya devam eder…

            Sayın Tolga Ağar, umarım…

Hayır hayır, ummak ne demek, eminim… Sizde bu tevazu varken hep iyi bir insan olarak kalacaksınız…

Evet, Cuma günü ben “iyi” bir insanla günümü geçirdim…

Yazarın Diğer Yazıları