Cengiz GÜLAÇ

SEN MESELEYİ YANLIŞ ANLAMIŞSIN!

Cengiz GÜLAÇ

Sevgili okur, bu köşede mecbur kalmadıkça Elazığspor hakkında yazı yazmadığımı en iyi siz biliyorsunuz. Elazığspor yönetiminde olduğum için yazacağım yazılarda sübjektif değerlendirmede bulunabilme ihtimali yüzünden kolay kolay köşemde Elazığspor’u yazmadım.

            Yönetim adına basın toplantısı yaptığımda asla ve asla kendi fikrimi söylemedim. Yönetim benden ne söylememi istemişse onu söyledim. Zira orası Elazığ’ın en büyük markasıdır. Kişisel kanaatlerimi, hatta varsa husumetlerimi o çatı altında asla söylemem.

            Başkanımız Sayın Sedat Karataş defalarca “Cengiz yönetimin onayı olmadan asla tek bir cümle kurmamıştır, kendisine teşekkür ederim” diye de hakkımı teslim etmiştir. Ben Elazığspor’a yönetici olurken, kulüpten güç alıp ona buna sataşıp, şöhret peşinde koşmak için yönetici olmadım. Bir Allah’ın kulu da çıkıp kulüp çatısı altında filan meselesini Elazığspor’a bulaştırdı diyemez…

            Ezcümle, Elazığspor çatısı altında asla kişisel bir konuda açıklama yapmadım, Elazığspor menfaatlerini her şeyin üstünde tuttum…

            Umarım meseleyi anlatabildim…

            Bir maçımızın devre arasında eski başkanlardan İrfan Yumakgil bana bir ara görüşelim dedi. Ben de kendisine hay hay başkanım dedim. Ertesi gün bir televizyon programına çıkmıştı, denk geldi izledim.

            Sunucu veriyordu gazı, İrfan Yumakgil de ağzına geleni söylüyordu. Olabilir, herkesin eleştirme hakkı vardır ama öyle şeyler söylüyordu ki, neredeyse hiçbiri gerçek değildi. Gerçek olmayı geçtim, yönetimi zan altında bırakacak, toplumu yanlış yönlendirecek şeyler söylüyordu.

            Meseleleri tam bilmeyen insanlar eski başkan diye kendisini ciddiye alacaktı ve taraftarımız yanlış yönlendirilecekti. Durumu başkanımızla, yönetimdeki bazı arkadaşlarla istişare ettik ve basın toplantısında cevap vermem istendi. Ne karar alınmışsa ben de karara uydum ve cevap verdim.

            Hem İrfan Yumakgil’in yaşına, hem de eski başkan olmasına binaen o basın açıklamasında yine de hürmet gösterdim. “Başkanımızı seviyoruz, bizim büyüğümüzdür, kapımız her zaman açık, keşke gelse, bir çayımızı içse, soracağı sorulara cevap veririz, o da yanlış bilgilendirilmemiş olur…” Mealinde sözler söyledim. İsterse kayıtları alıp baştan sona izleyebilir.

            Artık kendisine mesele nasıl aktarılmışsa, bir internet sitesine çıkıp açıklama yaptı. Baştan sona hakaretlerle dolu açıklamaya hiç cevap vermedim. Yanlış aktarılmıştır, yine de büyüğümüzdür, canı sağ olsun dedim.

            Meğer İrfan meseleyi yanlış anlamış! Artık yazının bu kısmından sonra ismiyle hitap edeceğim!

            Bugün, yani salı günü bir kafede arkadaşımla çay içiyorduk. İrfan içeriye girdi, masamızın yanından geçerken bana “Sen bana bi uğra” dedi. Sesimi çıkartmadım. Yazının başında yazdığım gibi zannettim amacı gerçekten konuşmak.

            Yüzüme bile bakmadan yürümeye devam etti. Bir daha “bana bi uğra” dedi ve iki adım attıktan sonra “Hele bana bi gel de sana yalakanın kim olduğunu göstereyim!” dedi. Ben de kendisine bağırıp, “Gitme, burada göster de görelim!” dediysem de durmadı, kafeyi terk etti.

            Bak İrfan,

            Ben o basın toplantısını keyfime göre yapmadım, biiiirrrr,

            Belli ki racon ağzını seviyorsun İrfan. Sedat Başkanın sana ne laflar ısmarladığını cümle alem de, sen de çok iyi biliyorsun. Bi göreydik de seni, ikiii,

            Sen harbiden meseleyi yanlış anlamışsın. Sana başkan dedim, yaşına hürmetim var dedim diye bana istediğin zaman racon kesebilirsin demedim, üüüüççç,

            Yerim belli, yurdum belli. İstediğin zaman, istediğin yerde beni bulabilirsin. Ben mafya değilim, hukuk adamıyım. Bir şey yapabileceksen baş göz üstüne, buyur!… Dööörrrtt…

            Ve İrfan, samimi olarak söylüyorum sen meseleyi yanlış anlamışsın. Ben “efendi” olmaya çalışıyorum, sağ yanağına tokat atıldığında sol yanağını dönen uysal koyunlardan değilim!

            Bak İrfan, kötü bir başkanlık yapsan da, insanlar sana başkanım diyerek hürmet ediyor. Yaşını başını almışsın. Öyle liseli ergenler gibi kafe köşelerinde racon kesmeyi ben senin yaşına yakıştırmıyorken, sen kendine nasıl yakıştırıyorsun?

            Otur bir köşede. Milletin gazına gelme. Cami cemaatine karış! Çocuğun yaşındaki insanlarla top meseleleri yüzünden atışma. Millet sana gelsin, büyüğüm deyip akıl danışsın. Bir kere çıkıp dünyanın hakaretini ettin, yaşına hürmeten gıkımı çıkartmadım. Yapma, yakışmıyor sana.…

            Beş yıldır köşe yazarlığı ve gazete yöneticiliği yapıyorum. 15 yıl boyunca girdiğim davalarda ülkenin her köşesinde envaı çeşit insanla karşılaştım. Benim işim fincancı katırlarını ürkütmek!

            Ha şimdi gidip internet sitelerinde yine bana hakaret edebilirsin. Birilerinin gazına gelip beni şikâyet de edebilirsin. Yazımda hakaret yok, tehdit yok, iftira yok… Artık ne yapacağın sana kalmış.

            Ama bil ki, bu sefer de hakaret edersen, büyüğümüzdür demem, misliyle cevap veririm.

            Zira sen sükûtumuzu acze yoruyorsun!

Yazarın Diğer Yazıları