Cengiz GÜLAÇ

SANA ŞEREFSİZ DEDİĞİMDE DE KIZIYORSUN!

Cengiz GÜLAÇ

Geçen gün adı önemli olmayan “Piton” namlı bir arkadaşla sohbet ediyorduk! Konu, artık maalesef duymaya alıştığım şeylere gelince bu yazıyı yazmaya karar verdim.

            Biraz içimizi dökmüş oluruz…

            Kırk yılı devirdiğim şu ömrümde geriye dönüp baktığımda seçme konusunda olmasa da seçilme konusunda demokratik tecrübemin olmadığını söyleyebilirim.

            İlkokulda genelde sınıf başkanı olurdum. Ya hocamız beni başkan olarak atardı, ya da oylamayı kazanırdım.

            Daha sonra hiçbir seçime girmedim. Elazığspor yönetiminde girdiğimiz kongreyi saymazsanız. Ki orada da sadece yönetim kurulu üyesiydim.

            Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hiçbir şey olmak için bir çabam olmayacak. Güzel bir hayatım var. İyi bir işim var. Mutlu bir ailem var. Mesleğimin haricinde yapmaktan keyif aldığım hobilerim var. Bir şey olacağım diye neden üç kuruş etmez dünya dertleriyle hayatımı anlamsız hale getireyim ki?

            Şimdi karşılaştığım bir iki anımı anlatayım…

            Bir gün sırf sinirle bir karar vermiştim. Bir oy alacağımı bilsem dahi Baro Başkanlığına adayım demiştim. Sonra ne mi oldu?

            Yüksek dozda dedikoduya maruz kalınca Elazığspor kongresini bahane edip adaylıktan zar zor kaçmıştım!

            Baro başkanlığına adayım diyene kadar kimsenin hakkımda dedikodu yaptığını duymamıştım ama adaylığımı açıkladıktan sonra duyduklarım…

            Birileri demiş nereden geldi bu Elazığ’a? Gazete çıkartıyor, program yapıyor. Bu güç nereden geliyor böyle?

            Ben gazetede yazmaya başlayalı neredeyse üç yıl olmuştu ama o gün nedense mesele olmuştu. Güç dediği de, sadece fazla okunuyordum. Hepsi bu.

            Birisi demiş bu MİT ajanı!

            “Oooo haa!” demedim! Niye bilmiyorum, havalı geldi, hoşuma gitti! Hanımdan fırça yiyene kadar bir süre evde 007 James Bond edasıyla gezdiğimi hatırlıyorum!

            Bir başkası demiş “Bunu Elazığ’a Erdoğan yollamış!”

            Ee buna “Oooo haa” dedim!

            Bu bitmeyen başkalarından birisi demiş “Bu paraları nerden buluyor?”, diğer bir başkası demiş “İş alamıyor, bitmiş!”

            Dedim lan karar verin, ben zengin miyim, fakir miyim?

            O zaman bir dostum beni uyardı, “Arabanı oraya park etme!”. Ora dediği otoparkın girişi. Yer bulamayınca her zaman park ettiğim yer birden bire birilerine batmıştı. Sebebini tahmin etmiştim ama yine de sordum. Arabasını oraya park edip hava basıyor diyorlar dedi. Ben de, “İyi de, ben hep oraya park ediyordum. Hem arabası benimkinden daha iyi bir dünya adam var.” dedim. Sen yine de dikkatli ol dedi.

            Sonra tüm bu dedikoducular içinde en şerefsizi şöyle demiş: “Abisinin adını kullanıp tutuklulara sizi abime söyleyip tahliye ettireceğim diyormuş!”

            Dedim aga benim tutuklu dosyam yok, kime söylemişim ki?

            Meslek hayatımda 4 tane ulusal çapta ses getirmiş dosyada vekillik yapıp, bu dedikoduları çıkartanların rüyasında göremediği paraları ezip, mesleki egosunu fazlasıyla tatmin etmiş birisi olarak en çok bu son dedikoduya üzüldüm. Zira çamurun izinin bile kalma ihtimali olmasa da, şerefsizlerin dillerine ağabeyimi almasından rahatsız oldum. Daha sonra bir başka şerefsiz bu konuyu bana yazmaya çalıştığı, ilkokul seviyesindeki bir yazıda kusmuştu!

            Sonra boş beleş bir yazı için ceza alınca bu dedikodu da boşa çıktı. Benim ağabeyim hayatımda gördüğüm en şerefli, en onurlu, en dürüst insandır. İdama gideceğimi bilsem haberi olmaz, haberi olsa, suçluysam tabureye tekmeyi herkesten önce o atar!

            Aynı şeyi çimento fabrikasının taşınmasıyla ilgili yazımda da yaşamıştım. Yazı çok ses getirmişti. Devamında ESİB kurulmuştu.

            İlk önce Sayın Mücahit Yanılmaz’ın yazıyı bana yazdırdığını duydum. Sonra birileri demiş, rakip fabrikanın sahibi Sayın Yasemin Açık yazdırmış yazıyı. En son İtalyanlar fabrikanın teknolojisi eskidiği için taşınmak istiyor zaten, onlar yazdırmış dendiğini duydum…

            Dedim aga karar verin, benim kocam kim!?

            Demem o ki sevgili okur,…

            Memlekette bir grup şerefsiz var. Adlarını, işlerini bilmem. Zira ben şerefsizlerle muhatap olmayı sevmiyorum. Bünyem reddediyor…

            İşleri güçleri insanlara iftira atmak. Namusunu, onurunu, haysiyetini satmaya alıştıkları için herkesi kendileri gibi biliyorlar.

            Diyeceksiniz ki, Peygamber Efendimizin hanımına iftira atmışlar, sana bana mı atmazlar..! Eee, hani haksızsınız da diyemem!

            Ben artık dedikodu konusunda şerbetli sayılırım. Sadece senede bir sefer bu alçaklara yazı yazıp içimi döküyorum, hepsi bu.

*****

            Evet, sevgili şerefsiz, namussuz…

            Artık sağda solda yalanla yoğrulmuş o kirli vicdanınla kustuğun pislikleri konuşunca sana muhatabın şöyle diyecek:

            “Sen sadece bana konuşuyorsun ama Cengiz koca şehrin gözünün içine baka baka sana namusunu satan, alçak, şerefsiz diyor! Gidip yüzüne karşı konuşsana! Adamın yüzüne karşı konuşmadıkça senin hakkındaki ithamlarını doğru kabul edeceğim…”

            Hadi, bekliyorum. Konuşmaya devam etsene!

            Her gün birilerinin hayatları, işleri hakkında iftiralar atıp bu şehri pisletmene izin vermeyeceğim. Bu şehir, güzel insanların yaşadığı kadim bir kültürden geliyor.

            Senin gibi sefil hayatlar yaşayan şerefsizlerin söz sahibi olmasına izin vermeyeceğim….

            Şerefsiz!

Yazarın Diğer Yazıları