Cengiz GÜLAÇ

ŞAHİN ŞERİFOĞULLARI NASIL BAŞARILI OLUR?

Cengiz GÜLAÇ

            Sorunun cevabını bir çırpıda vermek öyle kolay değil. En azından benim için…

            Zira ben öyle üst perdeden ahkâm kesip, her cümlesiyle hayatın sırrını bulduğunu zannedenler gibi yapamıyorum. Bir şeyler karalıyorum. Beğenen okuyor, beğenmeyen okumuyor…

            Şeyh Edebali’nin Osman Beye nasihati gibi kendime ulu insan süsü verip, okkalı laflar edecek halim de yok!

            Bence Sayın Başkan “Ben Belediye Başkanı oldum” derse, kaybeder…

            “Ben sadece Belediye Başkanı oldum!” derse, kazanır…

            Yani…

            Ben Belediye Başkanı oldum demek, hiçtim, çok şey oldum demektir. Sonu enaniyete, kibre esir olmaktır.

            Ben sadece Belediye Başkanı oldum demek, tevazu, alçakgönüllülük demektir.

            Peki Sayın Şerifoğulları’nda görüntü nedir?

            “Ben sadece Belediye Başkanı oldum” önermesinin de bir tık ilerisinde gibi duruyor! Yani…

            “Yaw işte Belediye Başkanı oldum, abartmaya gerek yok! Bildiğiniz Şahin’im!” Der gibi başladı…

            Neyse…

            Allah Elazığ’da kimseyi fısıltı gazetesine düşürmesin. Nasıl bir imajla başlarsanız, öyle devam edersiniz. Görüntü, vatandaştaki algı iyi.

            Gerisi de Başkana kalmış…

ZEKÂNIN MUHAFAZAKÂRLIKLA İMTİHANI!

            Bazen düşünüyorum, acaba öbür dünyada insanlar zekâları oranında mı sorumlu tutulacaklar diye!

            Bu meseleyi bilenler yardımcı olursa sevinirim. Benim için önemli bir konu. Zira “aptallığın” dinen korunma ihtimali insanı biraz tedirgin ediyor!

            Bu mesele nerden mi aklıma geldi?

            Paris’te 850 yıllık Notre Dame Katedrali’nde yangın çıktı ve bizim memleketin çakma dindarları sevinç çığlıkları atmaya başladı!

            Vay efendim onlar şunları yapmış, buraları yıkmış, bombalamış, oh olsun… Bilmem ne yangınına benzetenler, Batının sonunun geldiğini işaretini görenler…

            Beyler, bayanlar…

            O yanan katedral dünya mirasıdır ve insanlığın ortak mülküdür. Yüzlerce yıllık bir tarihi Harput’ta tahrip edip, kalan üç beş tarihi esere platonik abazalığını yazıp kıro sloganlarla tüm tarihi eserleri karalama defterine döndüren bir zihniyetten medeniyet beklemiyorum ama salaklığın bu seviyesine dinin alet edilmesine de dayanamıyorum!

            Yüz yıl önce çekilmiş Harput fotoğraflarına bir bakın, bugün geriye ne kalmış? Bu tahribatı da mı Batılılar yaptı peki?

            Onlar zulüm mü etmiş? Müslüman zulmetmez, zulmü alkışlamaz…

            Onlar yakıp yıkmış mı? Müslüman tahrip etmez, yıkmayı, yakmayı onaylamaz…

            Müslüman onlar gibi olmayıp, bir fark yaratamıyorsa ona başka bir şey denebilir ama Müslümanlık denemez…

            Sadece bir katedral yandı ama halen daha adamların arabasına biniyorsun, ürettikleri teknolojiyi kullanıyorsun, onların yaptığı sosyal medyada hava basıyorsun!

            Teknoloji neyse de, neden saman ithal ettiğimizi galiba şimdi daha iyi anlıyorum!

TAVSİYE EDERİM

            Siyasal muhafazakâr abdestinin bozulup, dininin elden gitmeyeceğini düşünen okurlarıma bir müzikal tavsiye etmek istiyorum.

            “Notre Dame De Paris Müzikali” 1998 yılındaki gösterimi Youtube sitesinde var. “Belle” isimli eser muhteşem.

            Zaman zaman dinliyorum. Alt yazılı olan videoları da var. Tavsiye ederim…

*****

            Öbür dünyada milleti Hıristiyan kültürünü öğrenmeye teşvik ettiğim için zebaniler bana şey etmez değil mi?

            Yok yok! Siz o müzikali izlemeyin.

            Notre Dame Katedrali’nin ateşi daha başlangıç! Onlar bize az mı yaptı!...

            Az kalsın ahiretimi yakacaktım!

           

             

 

Yazarın Diğer Yazıları