Cengiz GÜLAÇ

NEDİR SORUSUNUN CEVABI NE DEĞİLDİR OLUR MU HİÇ ?

Cengiz GÜLAÇ

Önceki hafta bir arkadaşımla sohbet ederken iki eski dostu kendisini ziyarete geldi. Ziyarete gelen arkadaşları bir dernek çatısı altında zaman zaman sohbetler ediyorlarmış.

            Laf lafı açtı, arkadaşım bir gün Cengiz’i de misafir edin dedi. Beni memnuniyetle misafir edeceklerini söyledikten sonra sohbet konusu ne olur diye konuşmaya başladılar. Düşünce özgürlüğü olabilir dedi arkadaşım.

            Dernek başkanı konu hakkında konuşmaya başladı ve düşünce özgürlüğünün neleri kapsamayacağını anlattı!

            Bir iki gün sonra Kanal 23’te bir programda katılımcıların düşünce özgürlüğünü konuştuğuna rastladım. Onlar da düşünce özgürlüğünün neleri kapsamayacağını anlatıyordu!

            Geçen hafta sizlerin desteğiyle her geçen gün izlenme oranının arttığı, başımın tatlı belası Sevgili Zülfü Bal ile birlikte hazırlayıp sunduğumuz Gece Görüşü Objektif programında konu düşünce özgürlüğüne geldi. Sevgili Zülfü de düşünce özgürlüğünün neleri kapsamayacağını anlattı. Devamında kendimize has o atışmalı/sataşmalı/kavgalı/sevişmeli/barışmalı üslubumuzla konuyu irdelemeye çalıştık!

            Sabah oldu. Bir açılışta programımızı izleyen bir arkadaşla konuyu konuşurken o da düşünce özgürlüğünün neleri kapsamayacağını anlatmaya başladı. Derken bir arkadaş daha sohbete katıldı. Ona da düşünce özgürlüğünün ne olduğunu sorudum ve o da ilk önce düşünce özgürlüğünün sınırsız olmadığını ve neleri kapsamayacağını anlatmaya başladı…

            Son on günde aynı konuda tesadüf eden bu rastlantılar üzerine konuyu köşeme taşımaya karar verdim…

            Mesela “Araba nedir?” sorusuna “Araba uçak değildir!” diye cevap vermenin mantıksal hatası ne kadar büyük ise, düşünce özgürlüğü nedir sorusuna düşünce özgürlüğünün ne olmadığını anlatmak da bir o kadar hatalı aslında.

            Düşünce özgürlüğü nedir sorusuna, yukarıda anlattığım tesadüflerde verilen cevap bize bir gerçeği gösteriyor. Biz düşünce özgürlüğünün ne olduğunu ve de en önemlisi kıymetinin ne kadar değerli olduğunu bilmiyoruz. Herkes düşünce özgürlüğü nedir sorusuna düşünce özgürlüğünün ne olmadığını anlatarak başlıyor.

            Düşünce ve ifade özgürlüğü Anayasanın 26/1 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesinde düzenlenmiştir. Anayasanın 26/1 maddesine göre herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başkaca yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.

            AİHS 10. maddesine göre de, ifade özgürlüğü şu şekildedir. Herkes görüşlerini açıklama ve ifade özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir.

En genel tanımıyla düşünce özgürlüğü, kişinin hiç bir engele maruz kalmadan bilgi edinmesi, edindiği bilgiler sonucu bir kanaate varması ve kendi düşünceleri sebebiyle kınanmaması, düşüncelerini yayabilmesi olarak nitelendirilebilir. 

Kimsenin müdahalesi olmadan her fert istediğini düşünme hakkına sahiptir ve bu hakkın korunması gerektiğine, düşünce özgürlüğünün kimseye duyurulmadan sadece beyinde kalan bir soyut işlem değil, açıklama, ifade, tartışma, yayınlama özgürlüğünü de beraberinde getirdiğine dair açık toplumlarda bir temel uzlaşma ilkesi olmuştur.

Toplumda çoğunluğun benimsediği, söylenmesinde usulen bir sakınca olmayan söze özgürlük vermek düşünce özgürlüğü değildir. Zira ifade özgürlüğü; sadece toplum tarafından kabul gören veya zararsız kabul edilen bilgi ve fikirler için değil, incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir.

Düşünce ve ifade özgürlüğünü genel olarak mevcut seküler hukuka göre bu şekilde ifade edebiliriz…

Ben seküler hukuku değil Kur-an’ı esas alıyorum diyenleriniz olacaktır. Bakalım ifade özgürlüğü İslam’a göre nasılmış?

Bir inanan için korunacak en kutsal değer Allah ve onun dinidir. Zannedersem bu konuda farklı düşünen çıkmayacaktır.

Nisa Suresi 140. Ayet şöyle buyuruyor:

“O size kitapta şunu indirmiştir: Allah’ın ayetlerinin inkâr edildiğini yahut onların “alaya” alındığını işittiğiniz zaman, onlar başka bir söze geçmedikçe kendileriyle beraber oturmayın; aksi takdirde şüphesiz siz de onlar gibi olursunuz. Allah elbette münafıkların ve kâfirlerin tamamını cehennemde bir araya getirecektir.”

Allah kendi sözleriyle yani ayetleriyle alay edildiğinde bile bir yasak getirmiyor. İnkâr edene sözünü söyleme, kendisini ifade etme, hatta alay etme hakkını bile veriyor. Biz inanlara ise sadece başka bir söze geçmeyinceye kadar onlarla oturmamamızı emrediyor.

Çünkü Allah kendi sözüne karşı bir söz söylenmesinden korkmaz. Zira Allah iddiasında haklıdır.

İnkâr edene, alay edene ve bunu ifade edene herhangi bir kısıtlama yok. Tek yaptırım onların ahiretlerine ilişkindir.

Zümer Suresi 18. Ayet ise şöyle buyuruyor:

“Onlar ki, sözü dinler ve en güzeline uyarlar.”

Dikkat ederseniz Allah neyin söylenip söylenmeyeceğini ifade etmiyor. Ancak bize her sözün söylenebileceğini, bunlardan güzel olana uymamız gerektiğini emrediyor.

Anayasa Mahkemesi düşünce ve ifade özgürlüğü içtihatlarında AHİM kararlarına uygun olarak kararlar vermiştir. Anayasa Mahkemesi şöyle der:

“İfade özgürlüğü sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız, ilgilenmeye değmez görülen ifadeler için değil, devletin veya toplumun bir bölümünü eleştiren, onlara çarpıcı gelen, onları rahatsız eden ifadeler için de geçerlidir.”

 Peygamberimiz kendi döneminin kırmızıçizgilerini, o zamanın inançlarını kendileri için çarpıcı gelecek bir şekilde ihlal etmedi mi? Aynı şekilde Hz. İsa duyulduğunda şok etkisi yaratan, toplumun çoğunluğu tarafından kabul edilmeyen düşünceleri için çarmıha gerilmedi mi?

Bütün peygamberler geldikleri toplumun düşünce ve inançlarını temelden sarsmıştır. Birileri de her seferinde onları susturmaya çalışmıştır.

Her nerede düşünce ve fikir özgürlüğünden bahsetseniz karşınıza yasaklarla geliyorlar ve korkularla düşüncenin hür bir şekilde ifade edilmesine engeller koyuyorlar. Düşüncenin karşısına yasak ve korkularla çıktığınız yerde kişi hürriyetinden ve de eğitimli bir ifadeden söz edemezsiniz…

Ivan Pavlov’un laboratuvarını bir gün su basar. Sabah çalışmak için laboratuvarına gittiğinde bütün deney hayvanlarının su içinde kaldığını görür. Hayvanlar çok korkmuştur.

Laboratuvarını temizler, hayvanları kurular ve sakinleştirir. Deneylerine devam ederken hayvanların o güne kadar öğrendiklerini yapmadığını görür. İşte o an der ki, demek ki korku öğrenmeyi engelliyor!

Düşünce ve ifade özgürlüğünü korkular üzerinden anlatıp, özgürlüğü anlatmadan yasakları anlatmakla medeni, çağdaş, bilimsel bilgiyle yetişmiş bireyler yetiştiremezsiniz.

Tüm bu kısa izahtan sonra… Yani düşünce ve fikir özgürlüğünün ne olduğunu anlattıktan sonra, herkesin konu geldiğinde düşünce özgürlüğünün neleri kapsamayacağı tespitini yine Anayasa Mahkemesi kararları ışığında belirtelim!

“Kamu otoriteleri veya toplumun bir kesimi için hoş olmayan düşüncelere, şiddeti teşvik etmediği, terör eylemlerini haklı göstermediği ve nefret duygusunun oluşmasını desteklemediği sürece sınırlama getirilemez.”

Demek ki düşünceler; kamu otoritesi, yani devlet ve toplumun bir kesimi için hoş olmasa da, ancak ve ancak şiddeti teşvik ederse, terör eylemlerini haklı gösterirse ve nefret duygusu oluşturursa kısıtlama getirilir.

Yani demem o ki sevgili okur, özgürlük; özgürlüğün sınırlarının neler olduğuyla değil, özgürlüğün nasıl olduğuyla izah edilirse buna özgürlük denir!

Yazarın Diğer Yazıları