Cengiz GÜLAÇ

NE SORACAĞIMA KARAR VERDİM

Cengiz GÜLAÇ

Yarın şehir olarak önemli bir konuğu ağırlayacağız. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan yerel seçimler için Elazığ’da miting yapacak.

            Cumhurbaşkanının Elazığ’a gelişi vesilesiyle imkân olsa da Elazığ’ın sorunlarını anlatabilsem, acaba neler söylerdim diye düşünmeye başladım…

            Devamında acaba aramızda nasıl bir diyalog geçerdi diye de sesli düşünmeye başladım…

            “Türkiye’de sadece 6 tane yapılan şehir hastanesinin bir tanesini Elazığ’a yaptınız. Eski SSK Hastanesiyle Devlet Hastanesi çevresinde bulunan esnaf sıkıntılı. Şehir hastanesi uzağa yapıldı. O kadar büyük hastaneye ne gerek vardı? Şehir hastanesi için söz verdiniz ama neredeyse yapılması on yıl sürdü. Niye bu kadar uzadı. Şehir hastanesine kahraman şehidimiz Fethi Sekin’in adını verdiniz ama başına şehit yazmadınız…?”

            Diye, biraz da üst perdeden ahkâm keserim diye düşündüm!

            Sonra ya şöyle bir cevap alırsam diye de tedirgin oldum:

            “Bütün ülkede 6 tane şehir hastanesi yapılmış, birisini ilinize yaptık. Yapmadan önce proje ihalesi yapıldı, duydum, yapmayacaklar demişsiniz. Sonra ihaleye çıkıldı, yapmayacaklar demişsiniz. İhale bitti. Bir firma kanuni hakkını kullanıp dava açtı, yapmayacaklar demişsiniz. Proje genişletildi, süre uzadı, yapmayacaklar demişsiniz. İnşaat başladı, temel atıldı, yapmayacaklar demişsiniz. Üç beş kat çıktı, yapmayacaklar demişsiniz. Bitti, buraya hastane olur mu, eski hastanelerin esnafına yazık değil mi demişsiniz! Fethi Sekin deyince aklınıza kahraman bir şehitten başka bir şey mi geliyor ki, adının başına tekrardan şehit yazalım? Aga siz ne istiyorsunuz benden? Neyin kafasını yaşıyorsunuz? Hani yapılmayacaktı?”

            Baktım rezil olup zekâm hakkında olumsuz bir kanaatin oluşmasına sebep olacağım, şehir hastanesi meselesinden vazgeçtim.

            Stadı sorayım dedim. Bu sefer elimde iyi bir malzeme var nasıl olsa. Soruyu kafamda şöyle tasarladım:

            “Sayın Cumhurbaşkanım on yıl stat sözü verdiniz yapmadınız. Sonunda yapılmaya karar verildi, sezon ortasında neden stadı yıktınız?”

            Şehir hastanesi meselesinde konuştuklarımız aklıma gelince ya şöyle cevap verirse diye kara kara düşünmeye başladım:

            “Arkadaş yıkmayacaklar, yıkmayacaklar, yıkmayacaklar dediniz. Yıkılıncaya kadar neden şimdi olmasın demediniz de yıkılınca mı aklınıza geldi!”

            Baktım bu meselenin sonu da zekâma dayanacak, bu sorudan da vazgeçtim…

            Şorşor Deresi şor oldu desem, bitmek üzere, sen uzayda mı yaşıyorsun diyebilir…

            Uluova desem, Tolga Beyi de mi takip etmiyorsunuz kardeşim denme ihtimali yüksek…

            Baktım yerel zekâya ayarlanan ufkumla işin içinden çıkamayacağım… Ülkenin, her yeri gibi çok kıymetli bir parçasında yaşıyoruz diye temel meseleleri görmezden gelemeyiz diye düşündüm.

            Sonra Cumhurbaşkanına soracağım veya içimi dökeceğim konulara karar verdim…

            “Sayın Cumhurbaşkanım,

            Siz iktidara geldiğiniz ilk zamanlar temel hak özgürlüklerde attığınız adımlar bizleri ne kadar mutlu ediyorduysa, bugün fikir özgürlüğü konusunda geldiğimiz nokta bir o kadar korkutuyor. İnsanlar fikrini açıklamaktan korkar hale geldi.

            Medya üzerinde ciddi bir baskı var. Neredeyse bütün medya tek sesli hale geldi. Farklı düşünen insanlar merkez medyada yer bulamıyor.

            Linç kültürü oluşmuş. Bir anda insanların üzerine trol orduları öyle bir saldırıyor ki, herkes korkusundan sinmiş durumda.

            Tarımın hali içler acısı. Fiyatların durumu ortada.

            Yolsuzluklar konusunda size oy veren insanların bile vicdanı rahat değil.

            Adam kayırma, torpil, rant sağlama her zaman vardı ama hiçbir zaman bu kadar körün gözüne parmak sokar gibi yapılmıyordu.

            Liyakat hak getire. Bir insan solcuysa, Aleviyse asla makam sahibi olamıyor. Makamı geçtim, devlette iş bulması bile imkânsız hale gelmiş.

            Yargının hali perişan. Hakim savcı teminatı diye bir şey kalmamış. İnsanlar karar verirken korkuyor.

            Ekonominin durumu hiç iç açıcı değil. Bu gidişat insanları tedirgin ediyor. Dar gelirli insanlar evine ekmek götüremiyor. İşsizlik almış başını gidiyor.

            FETÖ ile mücadelede insanlar rahatsız. Sizin haricinizde gerçek manada FETÖ ile mücadele eden yok. Partililerinizin FETÖ diye bir derdi yok. Arkası olana dokunulmuyor diye vatandaş düşünüyor.

            Ülkemizin her zaman beka sorunu olmuştur, el hak kimse inkâr edemez. Ama bu seçimlerde beka sorunu birinci sıradaysa, 17 yıl boyunca siz ne yaptınız?

            Eğitime hiç girmeyeyim isterseniz. Her yerde imam hatip yaptık, kat sayı haksızlığı son buldu, başörtüsü zulmü bitti. Ama bu arada eğitim de bitti.

            İmar rantlarını duyuyorsunuzdur. İnsanlar kâğıt üzerinde iki kalem oynatarak inanılmaz servetlere ulaşıyor. Bu hakka reva mı?

            Sağlık sektörü can çekişiyor. İlaç sıkıntısı çekildiği, hastanelerin malzeme bile alamadığı konuşuluyor. Bu gidişat iyi değil.

            Suriyelileri hiç anlatmayayım…

            Terörle mücadeleye destekliyoruz. Allah askerimize, polisimize zeval vermesin de… ABD güneyimizde alenen PKK’ya özerklik verecek. Bu işin sonu ne olacak?

            Kriz nedeniyle yatırımları durdurdunuz. Ya savurganlık, ya israf, ya adrese teslim ihaleler?

            Valiler, kaymakamlar neredeyse partinizin il teşkilatlarına bağlanacak. Devlet teamülleri yerle bir olmuş.

            Neyse, başınızı ağrıtmayayım. Şehrimize hoş geldiniz, şeref verdiniz.

            Sonuçta misafirsiniz. Buraya kadar zahmet edip geldiniz. Muhtemelen boynunuza bordo beyaz atkı takıp, rahmete kavuşmuş velilerimizi yad edeceksiniz! Bize düşen misafirperverliğimize yakışır şekilde sizi ağırlamaktır…”

            Böylesi daha iyi galiba. Hem daha samimice, hem daha medenice, hem de daha zekice bir bakış açısı oldu!

Yazarın Diğer Yazıları