Cengiz GÜLAÇ

KÖPRÜLÜ KAVŞAK YIKILSIN MI YIKILMASIN MI?

Cengiz GÜLAÇ

            En son 9 Nisan tarihinde yazı yazmıştım. Neredeyse iki ay olmuş. Okuyucuya şirinlik yapmak gibi olmasın ama hakikaten sizleri özledim.

            Umarım platonik bir özlem yaşamıyorumdur! Siz de beni özlediniz değil mi?

            Teşekkür ederim, tahmin etmiştim!

            Başlıktaki soruyu cevaplayacağım. Önce çok kısa yazısız geçen iki ayla ilgili bir iki cümle edeyim. Bugün az biraz uzun bir yazı yazsam da bir şey olmaz nasıl olsa. Hasrete verirsiniz…

            Adliyeler kapanınca mart ayında kendimi eve kapattım. İlk iki ay çok sıkı geçti ancak son bir ay kişisel önlemlerimi kısmen de olsa gevşettiğimi söylemliyim.

            Sürekli hareketsizlikten… Lütfen ifadeye dikkat ediniz, hareketsizlikten bana şeker hastalığı başlangıcı teşhisi koyuldu. Kilon fazla diyeni haşlarım! Zira hareketsizliği boşuna mı şeddeli dile getirdim! Yoksa hafiften bir 30 kiloluk şişkinliği mesele etmeyin lütfen!

            Elazığ’da vaka sayısı kontrol altındaydı. Başta Sayın Valimiz olmak üzere tüm yetkilileri tebrik ederim. Ülke genelinde yazılan destanı anlatmaya kalksam roman olur! Bugün hiç girmeyeyim.

            Depremin sıkıntıları devam ediyor. Hak sahipliğinin başlamasıyla bu konunun hukuki kısımlarını köşemde yazmayı düşünüyorum. Belki bir faydamız olur.

            Yerel gündem doğal olarak çok kısırdı. Korona uzun süre tüm dünyada gündem bırakmadı. En son yerelde Sayın Şahin Şerifoğulları ile Sayın Gürsel Erol’un 18-1 biten atışmalarına şahitlik ettik! Bu konuyu da bir ara yazarım…

            Gelelim eski Cuma Pazarının meydanında bulunan köprülü kavşak meselesine…

            Şahin Başkan seçildikten sonra köprülü kavşağın yıkılıp yıkılmaması konusunda bir anket yapmıştı. Anketten yıkılmaması yönünde bir sonuç çıkmıştı.

            Deprem sonrası kavşağın etrafındaki yapılar maalesef hasar görmüş ve teker teker yıkılmaya başlamıştı. En son Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Murat Kurum Elazığ’a geldiğinde köprülü kavşağın alt geçidinin olmasa da, köprülü kısmın yıkılmasına karar verdi. Eğer bu karar belediye meclisinden geçerse köprü yıkılmış olacak.

            Başlığa dönecek olursak…

            Sizce köprülü kavşak yıkılsın mı, yoksa yıkılmasın mı?

            Bence mi?

            İzah edeyim efendim…

            Allah şahit, zerre umurumda değil! Durması lüzum ediyorsa durur, yıkılması icap ediyorsa yıkılır.

            Uzmanları inceler, bir karara varırlar, biz de alınacak sonuca saygı gösteririz. Bu işleri bilen bir bakan kendi partisinin bir başkanının yaptığı köprüyü boşu boşuna yıkacak değil ya!

            Ben meseleye başka bir açıdan bakacağım. Bir yılı aşkındır bu meseleye hiç girmedim. Bundan sonrada gireceğimi zannetmiyorum. Geçmişte kalan bende kalır. Gerisini köşeye saçmayı kendime yakıştırmam…

            Kavşak Sayın Mücahit Yanılmaz döneminde yapıldı. Bu mesele ve Sayın Yanılmaz ile ilgili tüm meseleler gündeme geldiğinde sosyal medyada ölçüsüz bir tepki oluyor.

            Hakaret içeren ifadeleri tasvip etmek elbette ki mümkün değil ama dikkat ettiniz mi, hiç kimse Sayın Yanılmaz’a bir destek mesajı atmıyor.

            Yanılmaz başkanlığı döneminde en az 500 kişiyi işe almış. 5 yıl başkanlığı döneminde birçok kişiye bir şekilde faydası olmuş…

            Ve kimse bir destek mesajı atmıyor…

            Bir gün Sayın Yanılmaz’a bunu sormak isterim, acaba bu konuda ne düşünüyor?

            Acaba 5 yılının muhakemesini yapıyor mu hiç?

            Acaba ona göre insanlar mı vefasız yoksa başkaca problemler mi var?

            Acaba dostlukların kıymetini bilmeli miyiz?

            Bazılarınızın “Ya sen?” dediğini duyuyorum! Zira söylediği hiçbir sözü hatırlanmayanların, söylediğim hiçbir sözü unutmadığını biliyorum ve bu durumu kişisel onurum olarak taşıyorum!

            Dedim ya, bana yakışmaz!

BİR FIKRA

            Köprülü kavşak meselesini yazınca aklıma bir fıkra geldi…

            Akıl hastanesinin birinde hastalar iyileşmiştir. Doktorlar tüm hastaları taburcu etmeye karar verir.

            İçlerinden bir doktor itiraz eder. Diğer meslektaşları ısrarcı olunca, doktor hastaların taburcu olmasını kabul eder ama bir şartı vardır. Tüm hastalarla birlikte sabah kahvaltısı yapalım, sonra taburcu ederiz der.

            Tüm hastaları yuvarlak bir masada toplarlar. Masada kapakları kapalı olan iki kap vardır. Doktor kapakları kaldırır. Bir kapta zeytin vardır, diğer kapta hamam böceği.

            Doktor hastalara “buyurun kahvaltınızı edin” der.

            Hamam böceklerinin olduğu kapın kapağı açılır açılmaz hayvanlar sağa sola koşuşturmaya başalar tabi. Hastalar çatallarla hamam böceklerini kovalamaya başlar!

            Hastaların iyileştiğini düşünen doktorlar, eyvah hata yapmışız derler. Doktorlar hastalara sorar; “neden kapta duranları yemediniz de, diğerlerini yediniz?”.

            Soru üzerine hastalar şöyle der: “Eee, onlar masada sabit duruyordu!”

            Kıssanın hissesine gelince…

            İnsan dostluklarını kaptaki zeytin gibi görürse, hamam böceklerinin peşine düşer! Zira zeytinler vefalıdır, hiçbir yere gitmezler!

            Elbet hamam böceklerine tercih edilen zeytinlerin salaklığında da nice zeytin fanileri için sayısız ibretler vardır!

           

Yazarın Diğer Yazıları